30 Haziran 2012 Cumartesi

Mekikli El Dokumaları

Mekik: Dokuma yapılırken, atkıların, çözgülerin arasındaki ağızlıktan kolayca geçmesini sağlayan, atkı ipliğinin üzerine sarıldığı, iki ucu sivrice, çoğunlukla ağaçtan veya kemikten yapılan alete mekik denilir.

Mekikli dokumalar dokuma grubu, asıl dokuma olarak kabul edilmekte olup, yan yana sıralanmış çözgü ipliklerinin gruplar halinde “gücü” denilen çerçevelerle yukarıya kaldırılıp indirilmesiyle arada oluşan ve “ağızlık” denilen açıklıktan, mekik aracılığı ile atkı ipliklerinin geçirilmesi yoluyla dokunurlar.

İşlendikleri çevrelere göre dört bölümde ele alınabilirler;
1. Ev Dokumaları: Peşkir, ön bezi, peştamal, uçkur, çember, sarı kıvrak veya bürümcek denilen ve iç giyimde kullanılan ince dokunuşlu bezler.
2. Çarşı Dokumaları: Dokumacılığı meslek edinmiş sanatkarların yaptıkları dokumalardır.
3. Saray Dokumaları: Sarayda yaşayanların elbiseleri, saray ve köşklerin döşemeleri için özel olarak dokunmuş kumaşlar.
4. Taklit Dokumalar: Türk dokumaları taklit edilerek yapılan dokumalardır.
Yurdumuzda görülen el dokumacılığında kullanılan hammaddelerin başında yün gelmektedir. Daha sonra kıl, tiftik, pamuk ve keten, az oranda kenevir ve ipek gelmektedir.
Yünden el dokumaları olarak; elbiselikler, şalvar, şallar, kalın abalar dokunur.
Kıl tiftikten çadır, çuval, torba dokunur.
Ketenden iç çamaşırları, göynek (gömlek), elbiselik, perde, döşemelik, yatak çarşafları, masa ve minder örtüsü, sedir şalı ve torbalık kalın bezler dokunmaktadır.
Kenevirden iç çamaşırı, gömlek, masa örtüleri, peçete, yatak çarşafları, heybe, çuval, çul gibi dokumalar dokunmaktadır.

İpekten ise perde, yatak örtüsü, bel kuşakları, bluz, masa ve sehpa örtüleri dokunmaktadır.
Haşıl: Pamuk, ipek, yün ve diğer dokuma maddelerinin dokuma çözgülerinde dayanıklılığını artırmak, gücü ve tarakta ipliğin kaygan, kopmadan çalışabilirliğini sağlamak amacıyla, ipliğin geçirildiği unlu veya çirişli eriyiğe haşıl, bu işleme de haşıllama denir.
Yağlı maddeler yapıştırıcı ve zamklı maddelerin vermiş olduğu sertliği hafifletir ve ipliği kaygan bir hale getirir.

ÇÖZGÜ VE ÇÖZGÜNÜN HAZIRLANMASI
Çözgü Tezgahı: Desen tahtası da denilen tezgahlarda, çözgü ipliklerini dokuma tezgahında dokunabilecek şekilde, birbirine paralel bir duruma getirmeye yarayan ve tahta üzerinde hazırlanmış ayrı ayrı bobinlerin takılmasına yarayan bölümlerden oluşan alt tahtalardan ibarettir.
Mekikli el dokumacılığında genellikle dört şekilde çözgü hazırlanır: Yerde çözgü hazırlama, dikey dolapta çözgü hazırlama, duvarda çözgü hazırlama, tavanda çözme.

ÇÖZGÜNÜN AŞAMALARI
Çözgünün aşamalarını şu şekilde sıralayabiliriz. İplerin kalemlere doldurulması, çözgü tahtasına örneğin koyulması, çözgü yapılmadan önce iplerin sayılarak kontrol edilmesi, yapılan çözgünün toplanması, çözgünün tarağa ulanması, hazırlanan çözgünün tezgaha takılması, atkı için hazırlanan iplerin masuralara doldurulması, tezgaha yerleştirilen çözgünün dokunması (Atkı deseni) ile dokuma, dokunan kumaşın tezgahtan çıkarılıp temizlenmesi, gerilen ip dokundukça çözgünün boşaltılması (çözgünün yenilenmesi).

Yerde Çözgü Hazırlama: Kısa çözgüler söz konusu olduğu durumlarda çözgü yerde hazırlanmaktadır.
Bu usulde yere belirli aralıklarla demir çubuklar çakılır. Bunlarda iki tanesi birbirine diğerlerinden daha yakındır. Üzerinde masuralar bulunan çağlık, elcek kısmından tutularak bu demir çubuklar arasında gezdirilir. Birbirine yakın olan iki çubuğa gelindiğinde, çapraza alınan ipliklerin ağızlıkları bu çubuklara geçirilir. Tekrar geriye dönülerek yeter sayı tamamlanıncaya kadar çözmeye devam edilir.

Dikey Dolapta Çözgü Hazırlama: En yaygın olan yöntemdir. Bu dolaplar kısa kenarlarının birbirini kestiği noktadan geçirilen ve bir ucu tavana diğer ucu döşemeye tutturulmuş bir eksen etrafında dönebilmektedir. Uzun kenarları üzerine çözgü tellerini geçirmeye yarayan çiviler bulunmaktadır.
Önceden masuralara sarılmış olan ipler desene göre, desen tahtasına yerleştirilir. Desen tahtasındaki deliklerden geçirilen ipler, daha sonra desen sırasına göre peçe denilen uzun bir çıta üzerinde açılmış deliklerden tek tek geçirilir.

Bu işlemden sonra geçirilen ipler toplanarak, birleştirilip dolabın parmak kısmının birinci bölümüne yerleştirilerek bağlanır. Peçe denilen çıtadaki ipler gerdirilerek, ağızlık baş parmak ve işaret parmak yardımıyla bir alt ve bir üstten alınarak çapraz yapılır ve ikinci parmağa takılır. Elin arka kısmında kalan iplerin diğer yarısı üçüncü parmağa takılır. İpler tekrar birleştirilerek tur sayısına göre dolabın alt kısmına inilir ve iplerin üzerinden tekrar aynı şekilde ağızlığa kadar geri dönülür ve peçe gerdirilir. Ağızlık tekrar alınarak çile tamamlanır. Yapılacak çile sayısına göre bu işlem tekrarlanır.
Çilelerin arası esnememesi için ön ağızlık ve arka ağızlık sağlam bir şekilde iple bağlanır.
Çözgü dolabının alt kısmı leventin kancasına takılarak aşağıdan yukarıya doğru aynı işlem devam eder. Bu işlem dokumanın enine gerekli çözgü teli sayısı tamamlanıncaya kadar sürdürülür.
Örneğin enine 1000 adet çözgü teli gerekli olan bir dokuma için bir defada 20 peçe dolaştırılıyorsa bu işlem 50 kez tekrarlanmaktadır.

Peçe: Çözgü iplerinin birbirine karışmaması için belirli aralıklarla uzun bir tahta üzerine açılmış deliklerden oluşan tahta veya demirden yapılmış bir alettir.
Örnek: 70 cm eninde düz bir kumaş dokumak için çözgüsünün dikey dolapta hazırlanması;
Kumaş eni: 70 cm
Tarak no: 10 numara
Peçedeki tel (iplik) sayısı: 35 tel
Tur sayısı: 20 tur
Toplam tel (iplik) sayısı: 700 adet
Kumaşın boyu (m): Dolap ara mesafesi X Tur sayısı
Dolap ara mesafesi 145 cm olduğuna göre ve tur sayısı 20 olduğuna göre;
145 X 20 = 29 metre bu çözgüde dokunacak kumaş miktarıdır.
Duvarda Çözgü Hazırlama: Daha gelişmiş bir çözgü yöntemidir. Mekikli el dokumacılığında çözgü iplikleri iplik katlama makinesinde bobinlere desenin renklerine göre sarılır.
Çözgü, desen çerçevesindeki çubuklara işlemine soldan takılmaya başlanmış ise yukarıdan aşağıya doğru, sağdan başlanmış ise aşağıdan yukarıya doğru takip edilir. Bobinleri uçları tutulup aşağıya çekilir. Dokumanın eni birkaç yüz hatta bazen birkaç bin iplikten oluştuğuna göre bir defada bu eni verecek iplik çekme imkanı olmadığından, genelde bir defada 40 tanesi çekilir. Bu sayı aynı zamanda yarım çile olarak hesaplanır. İkinci 40 tel (Yarım çile) çekilirken, dokumanın eninde bulunması gereken renkler, ne bir eksik ne bir fazla olmalı, birbirinin üzerine gelmemelidir.
Desen çerçevesinden çekilen ipler, desen çerçevesinin önünde bulunan karşılıklı V şeklinde yerleştirilmiş seyrek tarakların dişlerinden desen sırasına göre geçirilir. Bu işlemde, çözülen çözgüye göre tel sayısı değişir. İpleri geçirdiğimiz ilk tarak aynı zamanda peçe görevini yapmış olur.

TARAK TANIM FORMÜLÜ       
Tarak numarası   x En = Çözülecek tel sayısı  
Tel sayısı çift       x    2 =  Çözülecek ip sayısı (Gücü sayısı)
Tarak numarası   x En =  Çözülecek ip sayısı  

DOKUMANIN AŞAMALARI
Dokumanın aşamalarını şu şekilde sıralayabiliriz. Desen ve kumaş cinsinin seçilmesi, çözgü ve atkı ipliklerinin hazırlanması, yapılacak dokumaya uygun tarağın seçilip tarak üzerinde desen ayarlanması, çözgü tahtasında örneğin yerleştirilip çözülerek tur sayısının hesaplanması.

MEKİKLİ EL DOKUMACILIĞINDA KULLANILAN TEZGAHLAR
Mekikli el dokuma tezgahlarını şu şekilde sınıflandırabiliriz:
Dik tezgahlar, çukur tezgahlar, yüksek tezgahlar, kamçılı tezgahlar, masa ve örnek dokuma tezgahları, jakarlı el dokuma tezgahları, beledi dokuma tezgahları olarak sınıflanır. Bu tezgahlardan örnek olarak kamçılı tezgahı anlatalım.
Kamçılı Tezgahlar: Kamçılı tezgahların diğer tezgahlardan en önemli ayrılığı, mekiğin el ile değil de kamçının çekilmesiyle atılmasıdır. Bu sistem el tezgahlarına büyük bir hız kazandırmıştır. Gücü, tel ve taraklarının demir olması yanında, en önemli özelliği de sökülüp takılabilir olması nedeniyle, kolayca bir yerden kaldırılıp diğer bir yere kurulabilmesidir.

KAMÇILI TEZGAHIN KURULMASI
Kamçılı tezgah kolaylıkla sökülüp takılabilir. İki yanların birbirine geçme tahtaları, önceden takılmış ve yuvaları tutkallanmıştır. Tezgah kurulacağı zaman, bu iki yan karşılıklı konur. Nerelere geçirileceği numara ya da harfle gösterilmiş olan ara tahtalarıyla birleştirilir. Ara tahtaların uçları, yanlardan geçtikten sonra, dokunmuş kumaş sarılmasına yarayan ve “Sermin” adı verilen, bir tarafı tırnak dişli kalın merdane yataklara geçirilerek, köprü direklerine değecek şekilde oturtulur. Yatak, uçlarından vidalanır. Köprünün karşıdan karşıya tahtası konur. Tefe, üst direğin iki tarafındaki çıkıntılı cıvatalarıyla oturtulur.
Geriye üç merdane kalmıştır. Bunlardan iki tanesi aynı kalınlıktadır. Bir tanesi tezgahın önünde, diğeri arkasında yan ağaçların ucundaki açık yataklara oturtulur. Kalan diğer merdane bu ikisinden daha kalındır. Ön tarafı köprü tahtası hizasından 10 cm yüksekte duracak şekilde, vidalarla tutturulması gereken yatağına konur. Buna “maber” denir. Tezgahın arkasına dokuyucu oturma tahtası yerleştirilir ve ayaklığı tezgahın tam ortasına yerleştirilir.

DOKUMA VE GÜCÜ
Dokuma, çözgü ve atkı ipliklerinin değişik şekillerde birbirinin altından ve üstünden geçirilmesi ile oluşur. İşte, bir tezgahta çözgü ve atkı ipliklerinin değişik şekillerdeki bu bağlanması işlemine dokuma denir.
Çözgü ipliklerinin bazılarının yukarıda, bazılarının da aşağıda bulundurulması işi “gücü”ler aracılığı ile sağlanır. Gücü telinin her birinin ortasındaki deliğe ise, “boncuk” veya “nire” denir. Çözgü iplikleri bu deliklerden geçirilir.

TAHAR
Çözgülerin gücüden ve taraktan geçirilmesi işlemine verilen addır.

TAHAR YAPILMASI
Tahar, çözgü gerilmiş ağızlık üzerinde yapılır. Askı ağacına asılmış gücü çerçeveleri, askı ağacının ileri sürülmesi ile mabere yaklaştırılır ve çerçevelerin iki başlarından birer uzun çıta geçirilerek, çıtaların bir ucu tefe üzerine, bir ucu maber üzerine dayatılır. Böylece çerçevelerin ileri geri hareket etmesi sağlanır.

Bundan sonra iki kişi, biri tezgahın önünde, diğeri içinde ve gücü çerçeveleri arada karşı karşıya otururlar. Önde oturan ağızlıklı ipliğin demetini sol elinde tutar, sağ eli ile iplikleri karıştırmadan sırasıyla ayırıp, kendisinin sağ tarafından (tezgahın solunda) ve maberin altından uzatarak içte oturanın iplik geçilecek gücü teli deliğinden (Boncuk) sokup, uzattığı çekeceğin çengeline takılır. Gücü çekeceği çekilince, iplik gücü telinden geçmiş olur. Burada gücü çekeceği ile ipliği çekip geçiren, her çözgünün kaç numaralı çerçevenin gücü telinden geçirilecekse o ipliği, o gücü çerçevesinin telinden geçirmek ve çok dikkatli olmak zorundadır. Bu konuda yapılacak en küçük bir yanlışlık, dokumanın örgüsünde ve dolayısıyla deseninde değişikliklere neden olur. Gücü telinden geçirilen ipi, çekici sol avucuna alır ve böylece tahar raporu tekrar edilerek bütün iplikler gücü tellerinden sırasıyla geçirilip, uçlar çekicinin sol avucunda toplanarak tahar bitirilir. Bu işlemden sonra iplikler taraktan geçirilir.
   
TARAK
Tarak, dokuma tezgahının “tefe” denilen ve ileri geri hareket edebilen parçasına takılı bulunan, çözgü iplerini düzenli aralıklarla tutmaya, ayrıca dokuma sırasında atkı iplerini sıkıştırmaya yarayan, çoğunlukla ince demir çubukların eşit aralıklarla birbirine paralel olarak yerleştirilmesi ile yapılan parçadır.
ÇÖZGÜ İPLİKLERİNİN TARAKTAN GEÇİRİLMESİ                                                                                
Çözgü ipleri gücüden geçirildikten sonra, tarak, gücü çerçeveleri üzerine asılır. Tahar yapan iki kişiden bu kez önde oturan  “tarak çekeceğini” eline alarak, kendisinin solundan tarağın çözgü geçecek dişine sokar. Arkada oturan o dişten kaç iplik geçmesi gerekiyorsa, o kadar ipliği sıradan ayırır ve tarak çekeceğinin çengeline takar. İplikler sıra ile taraktan geçirilir.

GÜCÜ ÇERÇEVESİNİN TAKILMASI
Gücü  çerçevelerinin altında ve üstünde ikişer kanca vardır. Bunlar çerçeveleri asmaya ve ayakları bağlamaya yarar. Dokuma iki çerçeve ile dokunacaksa, çerçeve askısının iki tarafındaki makaralardan inen iplerin birer ucuna birinci çerçeve, diğer uçlarına da ikinci çerçeve asılır. Dört tane çerçeve kullanılacaksa, makaradan inen ipin iki ucuna iki tane küçük makara bağlanıp, bu makaraların her birinden indirilecek ipliğin iki ucuna birer tane çerçeve olmak üzere 4 çerçeve asılmış olur. Gücü çerçevelerinin yüksekliğini ayarlamak için, bir makaraya takılı iki gücüden birisinin iki başına “cırcır” denilen metalden delikli bir askı konur. Gücü çerçeveleri, maber ile köprü ağaç arasında gerilmiş olan çözgü ipliklerini gücü deliklerinde serbest tutacak şekilde asılmış bulunmalıdır. Gücü çerçevelerinin asılmasından sonra ayaklıklar bağlanır.

AYAKLIKLARIN BAĞLANMASI
Dokuma  tezgahında kullanılan gücü çerçeve sayısı kadar da ayaklık kullanılır. İki gücü  çerçevesi kullanılıyorsa, 1 numaralı gücü çerçevesi soldaki ayaklığa, arkadaki 2 numaralı gücü çerçevesi sağdaki ayaklığa bağlanır. Dokuma tezgahında 4 gücü çerçevesi kullanılacaksa, birinci gücü çerçevesi sağda birinci ayaklığa, ikinci gücü çerçevesi  sağdan birinci ayaklığa, üçüncü çerçeve soldan ikinci ayaklığa ve dördüncü gücü çerçevesi de sağdan ikinci ayaklığa bağlanır. Kullanılan gücü çerçevesi sayısı fazla olursa, aynen bu sıraya göre ayaklıklara bağlanır.

ARMÜR
Dokumacılıkta, atkı ipliklerinin atıldığı sırada hangi çerçevenin yukarıda, hangisinin aşağıda olmasını gösteren şemalara “armür” denir. Bir dokumada örgü ve dolayısıyla tahardan sonra ikinci unsur gücü çerçevelerinin inip kalkma düzenidir. Bir dokuma tezgahında ne kadar çok çerçeve kullanılıyorsa, o kadar karışık ve zengin görünüşlü desenleri dokuma imkanı olur.

ATKI İPLİKLERİ                                      
Dokumaya başlamadan önce, atkıda  kullanılacak iplikler, çıkrıkta masuralara sarılır. Dokuma yapılırken bu masuralar, mekiğin ortasındaki iğneye takılır ve ipliğin ucu mekiğin boncuk deliğinden geçirilerek dışarı çıkarılır.

DOKUMANIN YAPILMASI
Kamçılı tezgahta  dokuma  yapılırken dokuyucu, tezgahın tam ortasına oturur. Kamçılı tezgahlarda tefenin iki taraf yuvasında ileri geri giden ve “taka” adı verilen mekik vurucularının uçlarına bağlı ipler, tefenin ortasında birbirine birleştirilmiş ve ayrıca bir iple bağlanıp ipin ucu tefenin üst ağacının ortasındaki makaradan geçirilerek küçük bir tutamak bağlandıktan sonra, dokuyucunun önünde sarkıtılmış durumdadır. Bu ip çekilince takalar, yuvalarından dışarı çıkarlar. Fırlamalarını önlemek için, tefenin kollarından aşağıya doğru eğik, kısa birer tahtaya ip bağlanmıştır.
Mekiğe atkı masuralarından birisi takılır. Atkının ucu, mekik boncuğunun deliğinden dışarı çıkarılır ve kenardan çözgü ipliğinin birisine dolanır. Mekik tefenin soluna konur. Dokuyucu dik oturarak, sol eliyle tefeyi ortasından, sağ eliyle de kamçının tutamağından tutar tefeyi bir karış kadar öne iterken, ayaklıklara basarak aşağıya indirilir. İplerin bir kısmı yukarıda, bir kısmı aşağıda olur. Böylece ağızlık açılmış olur. Ayaklıklara bastığı anda kamçıyı hızla çekip, elinden bırakmadan yukarıya doğru yeniden gitmesine izin vererek, mekiğin açılan ağızlık içinden soldan sağa doğru gitmesini sağlar. Atkıyı sıkıştırmak için sol eliyle ortasından tutmakta olduğu tefeyi kendine doğru hızla çekerken, uygulanan armürün ikinci atkı arasındaki, aşağıda olacak çerçevelerin ayaklarına basar. Ağızlık değişir. Böylece çapraza alınmış atkı, tefe ile sıkıştırılır. Tefe yine ileri itilir. İkinci ağızlık açılmış olduğu için yeniden kamçı çekilerek, mekik sağdan sola gönderilir. Bu hareketlere ahenkli bir şekilde ve çabuk olarak devam edilerek dokuma sürdürülür.

DOKUMA ÖRGÜLERİ
Bez ayağı ve bez ayağından türeyen örgüler:
Bez ayağı: Dokuma örgülerinin en basitidir. Bir bez ayağı, örgü raporu 2 çözgü ve 2 atkı ipliğinden oluşur ve iplikler hem atkı yönünde hem de çözgü yönünde  bir üst, bir alt bağlantılıdır.
Panama: Bez ayağının büyütülmüş bir şekli gibidir. Örgü raporunda, 4 çözgü 4 atkı bulunur.
Rips: Bez ayağı örgüsündeki bir üst, bir alt atlamanın sadece çözgü yönünde veya sadece atkı yönünde çoğaldığı örgülerdir.
Çözgü ripsi: Bez ayağındaki bir üst bir alt atlamasının sadece çözgü yönünde (dikey) çoğaldığı rips örgüleridir.
Atkı ripsi: Bez ayağındaki bir üst, bir alt atlamanın, sadece atkı yönünde çoğaldığı rips örgülerdir.
Dimi: Dimi örgüsü, bez ayağı örgüsünden sonra gelen ikinci esas örgü sınıfıdır. Bu örgü sınıfının en küçük raporu üç iplikli ve en büyük raporu da kumaşın cinsine göre değişik olur. Bağlantılar eğik bir çizgi şeklinde yükselir. Atkı iplikleri çok görülüyorsa “atkı dokuması” çözgü ipleri çok görülüyorsa  “çözgü dokuması”  denir.
Atlas: Bu örgü dimiye yakındır. Atlas örgülerinde dimide olduğu gibi kumaşın tersi ile yüzü arasında fark vardır. Kumaşın yüz tarafında  çözgü fazla ise tersinde atkı çoktur.
Atlasın Özellikleri: Atlas  raporuyla dokunmuş yüz tarafında çözgü iplikleri fazla bulunur. Kumaşın görünüşü hep çözgünün  etkisi altındadır. Atkı ipliklerinin numaraları yüksektir.

DOKUMACI BAĞLAMALARI
Dokumacılıkla uğraşanların en önce yapabilmeleri gereken iş, iki ipliği birbirine eklemek, bağlamak veya düğümlemektir. İlmek düğüm, gül düğüm, simkeş veya tırnak düğüm bağlama çeşitleri vardır.

PEDRİS – BÜKEREK EKLEME
Pedris, dokuma tezgahında çözgünün bitip, ikinci bir çözgünün tekrar taharlanmayıp, çözgünün bükülerek eklenmesine denir. Eklenecek iplerin uçları, biraz üst üste gelecek şekilde birleştirilir. Bu birleşmiş uçlar, sağ elin baş parmağı ve şahadet parmağı arasında yedi veya sekiz devir kadar sola doğru bükülür. Sonra sol elin şahadet parmağı üzerinde eklenecek olan ipliğin devamına aynen sola doğru büküm sürdürülür. Böylece iki ipliğin uçları üç kat olarak bükümle eklenmiş olur.

MEKİKLİ EL DOKUMALARINDA MEYDANA GELEN HATALAR VE OLUŞ ŞEKİLLERİ
a) Çözgü tezgaha takılırken kalitesine göre az veya çok çözülmesi,
b) Kaliteye göre ende 1 cm’ye giren çözgü tellerinin tarağa takılma esnasında diş atlatılması,
c) Çözgünün gevşek olması, bir kısım çözgünün gergin bir kısmının gevşek olması potlukların oluşmasına, ağızlığın düzgün açılmamasına, mekik fırlatma esnasında açılmayan iplerin kırılmasına neden olur.
d) Dokuyucu, dokumanın gerginliğini iyi ayarlayamazsa kumaşta tefe farkı olur.
e) Dokuyucu, dokuma esnasında kumaşı levente fazla sardığı zaman tefe kumaşa yanaşmayacağı için aralıklar oluşur.
Dokumada Kenar Bozukluğu:
Hata oluş sebepleri;
a) Atkının masuraya düzgün sarılmaması,
b) Mekiğin deliklere düzenli geçirilmemesi,
c) Tezgahın arka parmaklarının kenar çözgülerinin gergin veya esnek olması,
d) Tefenin tam sıkıştırılmaması.
Malzemelerden meydana gelen hataların oluş sebepleri;
a) İplerin normalden az bükümlü olması,
b) İplerin sık sık kırılıp kopması.
Desen Hatası:
• Çözgü esnasında, çözgü tellerinin desen tahtasına yanlış yerleştirilmesi, peçenin ters çevrilmesi ve ağızlığın yönünün değiştirilmesi ile düşer.
• Çözgü yaparken bollukların oluşması ve tezgaha aktarırken oluşan bu bollukların düzeltilmemesi,
• Çözgünün desene göre hesaplanmaması,
• İstenen kalitede çözgünün çözülmemesi ve 1 cm ye giren diş sayısının göz önünde bulundurulmaması,
• Çözgüde oluşan gevşek tellerin ön veya arka kısma verilerek çözgüye yedirilmemesi,
• Desene ters yönden başlanması,
• Tefe çerçevesi ve ayaklıkların ayarlarının bozukluğundan,
• Tarağın tefe içine iyi takılmayıp sallamasından dolayı desen hataları oluşabilir.
Dönük Hatası:
Dokuma sonucunda kumaşın kenarlarının paralel olarak kaymasına denir.
Tefenin ayarlı olmamasından (Ayar çivilerinin birinin ilerde diğerinin geride olması) çözgü tellerinin aynı gerginlikte olmaması nedeniyle dönük hataları oluşabilir.
Potluk Hatası:
Çözgü yapılırken bollukların oluşması,
Tefenin eğik veya düşük olması,
Gevşek tellerin gerdirilmemesi,
Çerçevelerin dengesiz olmasından dolayı, potluk hataları oluşabilir.

DESEN İLE İLGİLİ BİLGİLER
Desen: Bir dokumanın yüzünde görülen çizgi, renk ve şekillerden oluşan bezemeye veya görüntüye o dokumanın deseni denir.
Motif ise dokumaya uygun görülen süslemelere denir.

DESENİN DOKUMADAKİ ÖNEMİ:
Dokumaya milli bir özellik kazandıran unsur desen karakteridir. Genellikle toplumun sosyal ve kültürel farklılıkları, yöresel tarzları dokumalara desen olarak yansımakta ve çeşitlilik arz etmektedir.

DESEN TASARIMI YAPMAK
Çözgüde en az iki rengin değişik sıralamalarla kullanılması, atkıda tek rengin kullanılması ile boyuna çizgili dokumalar elde edilir.
En az iki rengin değişik sıralamalarda kullanılması, çözgüde ise tek rengin kullanılmasıyla enine çizgili dokumalar elde edilir.
Çözgüde ve atkıda en az iki rengin değişik sıralamalar şeklinde kullanılmasıyla kareli (Ekose) desenler elde edilir.

DOKUMADA KULLANILAN BAZI TERİMLER
Dokuma: İki veya daha çok iplik grubunun çeşitli düzenlerde birbirleri arasından geçerek birbirleriyle kenetlenmesi işlemi ve bu kenetlenme sonucu oluşan mamuller. 
Desen: Bir dokumanın yüzeyindeki çizgi, renk ve şekillerden oluşan bezemedir.
Diş: Dokuma tezgahlarının taraklarında çözgü ipliklerinin geçtiği yarıklardır. 
Gücü: Mekikli dokuma tezgahlarında, çözgü ipliklerinden bazılarının yukarıda, bazılarının ise aşağıda olmasını, yani ağızlık açmasını sağlayan, üstte ve altta iki çubuktan geçirilmiş, ortalarında birer delik bulunan teller veya ipliklerden oluşan çerçeveler olup, hepsine birden “gücü” denildiği gibi  “gücü çerçevesi” de denir.
Mekik: Atkıların, çözgüler arasındaki açıklıktan (ağızlık) kolayca geçilmesini sağlayan, atkı ipinin üzerine sarıldığı veya masuralar üzerine sarıldıktan sonra içine yerleştirildiği, iki ucu sivrice, ağaç veya kemikten yapılan alettir.    
Ağızlık: Dokuma sırasında, alt ve üst çözgülerin arasında, atkıların veya desen ipliklerinin geçirilmesi için oluşturulan boşluğa denir.     
Abraj: İplerin boyanmasında veya mordanlanmasındaki farklılıklardan, aynı renkte fakat farklı tonda boyanmış ipliklerle yapılan dokumalarda oluşan, çoğunlukla enine şeritler halinde renk değişikliğine “abraj”  denir.
Argaç: Çözgülerin arasından geçen ve dokumanın enini oluşturan yatay ipliklere “atkı”  veya “ argaç” denir.
Çözgü: Dokumadan önce tezgaha gerilerek hazırlanan ve dokuma boyunca giden dikey ipliklere verilen addır.
Tahar: Çözgü ipliklerinin gücü tellerinden ve taraktan geçirilmesi işine verilen isimdir.

Yarı Kıymetli Taş İşlemeciliği

 http://www.yozgatozelidare.gov.tr/ortak_icerik/yozgatozelidare/galeri/Ta%C5%9F_%C4%B0%C5%9Fleme%2026%20(39).JPG
İnsanoğlu, yaratılışından günümüze kadar bazı önemli ihtiyaçlarını taşlardan yararlanmak suretiyle gidermiştir. İnsan hayatının her safhasında yerini almış bazı taşlar güzellikleri az bulunur, sert ve dayanıklı olmaları nedeniyle, ayrı bir önem kazanmış ve bunlar yarı kıymetli süs taşı olarak addedilmiştir. Bu yarı kıymetli taşlardan çeşitli eşyalar ve takılar yapılmış, hatta gizemli güçleri olduğuna inanılmış, dertlerine deva olacağı inancıyla kullanılmıştır.
Medeniyetin beşiği olan Anadolu’muzda da, kıymetli ve yarı  kıymetli taş işlemeciliğinin çok eski tarihlere dayandığı bilinmektedir. O tarihlerdeki imkansızlıklara rağmen, bugün dahi bilinmeyen akik boyama, sert taşları delme, yontma, yiv çekme ve sedef kakma işlerinin yapıldığı, ortaya çıkan eserlerden anlaşılmaktadır. Ne yazık ki, bu sanat dalının ülkemiz zaman içinde unutulduğu açık bir gerçektir.

Halbuki, bazı yörelerimizde yapılan araştırmalarda ülkemiz yarı kıymetli taş potansiyelinin küçümsenemeyecek rezervde olduğu görülmektedir. Bunların başında, dünya literütürüne girmiş Kütahya Simav ateş opali, Yunan Mitolojisinde mistik yeri olan ve Balıkesir-Bursa yöresinde bulunan ametist, halk arasında döven taşı olarak bilinen ve Eskişehir Sarıcakaya yöresinde bulunan kalsedon, Ankara Çubuk ve Kütahya yöresinde bulunan agat ve aynı yörede opalin çeşitli türleri diğer bölgelerimizde de beril, akvamarin, gronat, turmalin, kantaşı, kuvars kristalleri gibi birçok çeşit taş bulunmaktadır.

Bu yarı kıymetli taşlar, önemini ve değerini yeterince kavrayamadığımız için, uzun yıllar boyu bazı simsarlarca değersiz taş numunesi bahanesiyle veya çok düşük fiyatlarla kaçak yollardan yurt dışına çıkarılmış ve oralarda yüksek fiyatlarla alıcı bulunmuştur. Bu taşları yurdumuzda işleyip, mücevher ve takı haline getirerek pazarladığımızda ülke ekonomisine katkısının çok daha fazla olacağı açıktır.
Bütün bunlara rağmen, son yıllarda yarı kıymetli taş işlemeciliği konusunda sevindirici ve gelecek için umut verici çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Çeşitli yüksek okullarda taşçılık ve kuyumculuk bölümleri açılmış, sınırlı da olsa özel atölyeler bu alanda faaliyet göstermeye başlamıştır. En önemlisi de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bilhassa yöresinde yarı kıymetli taş rezervi bulunan kırsal kesimdeki çocuklarımıza yeni ve alternatif bir meslek dalı açılması için, ilk olarak Bilecik El sanatları Eğitim Merkezinde, daha sonra diğer Eğitim Merkezlerinde yarı kıymetli taş işlemeciliği bölümü açmak suretiyle Ülkemizde bu sanat dalının yaygınlaşması adına olumlu katkılar yapmıştır.

Yarı kıymetli taşlardan agat, obsidiyen, kuvars, opal, kalsedon, ametist, akuamarin, gronat, turmalin, kantaşı kristalleri gibi sert taşların işlenmesi, işlenen taşların daha çok gümüş malzemeyle beraber mamul takı haline getirilmesi ve bununla ilgili işleme teknikleri şu şekilde yapılmaktadır.
Kesme işlemi

Yarı kıymetli taşlar, 6-8 sertliğinde olup, kesme bu sertliğe uygun, yüksek elmas konsantreli bıçak takılmış makinelerde yapılmaktadır. Tabiatta çok değişik şekillerde (Daha çok yumru şeklinde) bulunan taşlar, elde tutularak kesilebildiği gibi, düzgün bir kalıp içinde betonla beraber dondurulup, kesme makinesinin mengene aparatına bağlamak suretiyle, otomatik olarak da kesilmektedir.

Şekil Verme
Şekil verme işlemi, yine elmas emdirilmiş taşlama diskleriyle yapılmaktadır. Elmas konsantresi yüksek olan bu diskler, elmas tane iriliği bakımından, kalın kumludan başlayarak, ince kumluya kadar çeşitlidir. Taşa bu disklerde yontulmak suretiyle şekil verilir. Önce kalın kumlu diskten, inceye doğru sırasıyla geçmek suretiyle, hem şekil verilir, hem de yüzeyin temizlenmesi sağlanır.

Traşlama
Şekil verilen taş yere paralel olarak çalışan çelik diskli düzeltme makinesinde, kalın kumdan başlayarak, ince kum toz zımparaya kadar hepsinden ayrı ayrı geçirilip, taşın bütün yüzeyinin traşlanması sağlanır.

Cilalama
Traşlama işleminden sonra, yün keçe bağlanmış cilalama makinesinde çeşitli metal oksitler (Krom oksit, alüminyum oksit vs.) kullanılarak, taşın güzelliğinin ve berraklığının en açık şekilde ortaya çıkması sağlanır.

Bütün bu işlemlerden sonra mamul hale gelen taşlar, çeşitli modeller verilen gümüş çerçeve içine veya delerek değişik gümüş parçalarla birleştirilerek kolye, küpe, yüzük gibi takılar haline getirilip, alıcıların beğenisine sunulur.

Yapılan bu işlemlerin yanında, gayrı muntazam ufalanmış taş parçalarını işlemek ve mamul hale getirmek amacıyla, tambur makinesi kullanılmaktadır. Silindir biçimindeki plastik kaba konulan taş parçaları, zımpara tozu yardımıyla, yüzeylerinin düzgün şekilde işlenir. Daha sonra, cilalanan taşlar delinerek montaj yapılır ve mamul hale getirilir.
Tabiatta bulunan yarı kıymetli taşların en önemli özelliği, renk ve desenlerinin doğal olmasıdır. Biri diğerine tam olarak asla benzemez. Bu durum, taşları kişiye özel hale getirdiği için, değerini ve özelliğini arttırmaktadır. Yukarıda kısaca anlatılmaya çalışılan işleme basamaklarının amacı, taşların doğal güzelliğini ortaya çıkarmak ve insanların beğenisine sunmaktır.
Ülkemizde var olan taş rezervlerini değerlendirmek için, bilhassa kırsal kesimde yaşayan, çevresinde taş rezervi olan insanlarımızın, çocuklarını taş işleme konusunda eğitim hizmeti veren Tarım ve Köyişleri Bakanlığımıza bağlı El sanatları Eğitim Merkezi Müdürlüklerine göndermeleri, buralardan mezun olan öğrencilerimizin maddi imkanlarını birleştirip atölye kurmaları, hem kendileri hem de ülke ekonomisi için faydalı olacaktır.

Yakma Boyama

Yakma boyamada, önce arzu edilen desenler, kağıt üzerinde çizilip, çalışılacak zemin üzerine, ayrıntılara girmeden kara kalem yardımı ile aktarılır.
Yakma çalışmalarında, yakma makinasının ucunda bulunan krom nikel tele, uygulayacağımız desene göre şekil verilir.

Genel olarak, ıhlamur ve kavak ağacı üzerine yapılan yakma çalışmalarında, budaksız zemin tercih edilmelidir.

Hediyelik eşyalar olarak, tahta kaşık, tepsi, kül tablası, isimlik ve duvar süsleri yapılmaktadır. Duvar tabloları bu konuda göz dolduran çalışmalar arasındadır. Ayırca hüsn-ü hat yazıları ve eski İstanbul gravürleri, yakma çalışması olarak yapılmaktadır.
Boyama, tüm ahşap yüzeylerde uygulanmaktadır. Küçük objelerden, oda takımlarına ve duvar süslerine kadar geniş bir yelpazeye sahiptir.

BOYAMA TEKNİKLERİ
Boyama teknikleri, eskitme, klasik çatlatma, antik çatlatma, dekupaj, boyutlu boya, transfer, kağıt mozaik, stensil, duvar şablon çalışmaları olarak sıralanabilir.

ESKİTME
Genelde, ahşap ve seramik yüzeylere, antika görünümü kazandıran bir tekniktir.

KLASİK ÇATLATMA
Obje üzerine, boyanın çatlak görünümü verilmesi, üstteki boyanın ayrılarak, ince çizgiler halinde görülmesi çalışmasıdır.
İşlem Basamakları:
• Obje iyice zımparalanır.
• İsteğe göre kombine olan boyanın bir tanesi, alt zemin olarak sürülür. 30 dakika bekletilir. Ahşaba ikinci kat zımpara yapılır. Tekrar aynı renk ile boyanır. Bir saat bekletilir.
• Crakle Medium, sünger fırça ile, objenin her tarafına yedirilerek sürülür. 30 dakika bekletilir. İkinci kat Crakle Medium sürülür. 1 saat ile 4 saat arasında bekletilir.
• İkinci kombine olan boya, sünger fırça ile, tamponlama metodu şeklinde objenin her tarafına sürülür. 24 saat sonra cilalanır. Ürün hazır hale gelmiştir.

ANTİK ÇATLATMA
Objeye, hava şartlarından dolayı çatlamış, yıpranmış görünüm veren tekniktir. Klasik çatlatma yapımından farklı olarak anticuing medium kullanılır. İşlem bittikten sonra, sünger ıslatılıp suyu iyice sıkılarak, tabağa konan mediuma batırılıp, objenin her tarafına sürülür.
Çatlaklama yapıldıktan sonra veya çatlaklama yapılamdan önce, istenirse objenin üzerine dekupaj, transfer tekniği gibi değişik teknikler uygulanabilir.

TRANSFER
Herhangi bir resmin fotokopi tekniği kullanılarak elde edilen kopyası üzerindeki mürekkebin obje üzerine aktarılmasıdır. Uygulanışı şöyledir:
• Obje iyice zımparalanır.
• Açık renk ile boyanır.
• Transfer yapacağımız resmin fotokopisi çekilir.
• Transfer edilecek kısım dikkatlice kesilir. Obje üzerine yapıştırılacak yer tespit edilir.
• Fotokopinin ön yüzeyine resim örtülecek kadar transfer tutkalı sünger fırça yardımı ile eşit olarak sürülür.
• Objenin üzerine yapıştırılır. Fotokopinin üzeri dikkatlice preslenir. 4 saat ile 24 saat arasında kurumaya bırakılır.
• Kare sünger ile, fotokopinin üzeri iyice ıslatılır. 5 dakika bekletilir. Süngerin suyu iyice sıkılır. Süngerle fotokopinin üzeri ovalanarak kağıdın çıkması sağlanır.
• Kağıt tamamen çıkınca 5 dakika bekletilir. 24 saat sonra mat veya parlak cila ile cilalanır.
Obje üzerinde transfer işlemi bittikten sonra, resim herhangi bir teknik ile bütünleştirilebilir. Fırça tekniği ve eskitme tekniği gibi. Bu teknik kumaş üzerinde de kullanılır.

KAĞIT MOZAİK
Kağıt mozaik, hakiki mozaik çini görüntüsü oluşturur. Çalışılması, çabuk ve kolaydır. Ahşap üzerinde dekoratif amaçlı kullanılabilir. Ayrıca çerçevelerde, kutularda ve vazolarda kullanılabilir. Yapılışı:
• Mozaik kağıtları, bordür ve motifler şeklinde kesilir.
• Obje üzerinde yapıştırılacak yerleri tespit edilir.
• Dekupaj tutkalı, mozaik kağıdının arkasına, saplı sünger fırça ile sürülür.
• Obje üzerinde işaretlenen yere yapıştırılır. Kağıt ile obje arasında kesinlikle hava kalmamalıdır.
• Obje 20 dk kurumaya bırakılır.
• Mozaik kağıdı yapıştırılan objenin her tarafına royal tutkalı sünger fırça ile yedirilerek sürülür. 30 dk beklenir.
• Dimetional magic mediumu çizgilerin üzerine gelmeyecek şekilde sadece mozaik desenlerin üzerine akıtılarak uygulanır.
• 3 saat kurumaya bırakılır. Proje kurumadan yerinden oynatılmaz.
• Çalışma işlemi tamamen bittikten 24 saat sonra, nemli bir bezle silinebilir.

DEKORATİF KALIPLAR
Dekoratif hazır kesilmiş sünger kalıplardır. Geniş bir çeşit yelpazesine sahiptir. Esnek ve dayanıklıdır. Her yüzeyde rahatlıkla kullanılabilir. Duvarların köşelerinde, pervaz süslerinde ve yuvarlak yüzeylerde güzel sonuç verir.

STENSİL ÇALIŞMALARI (DUVAR ŞABLONLARI)
Stensil şablonları, motifleri kesilmiş, hazır iki veya üç parçalı şablonlardır. Obje üzerine boyandığında derinlik verir. Kullanımı rahat ve kolaydır. Ev tekstili ve ev dekorasyonunda kullanılır. Fırça tekniği, tamponlama şeklinde uygulanır.

Vitray Nedir?

 
Günümüzde çok yaygın olarak, evlerde, tellerde, fabrikalarda, yemek ve oyun salonlarında, camilerde ve bunun gibi birçok mekanda çok amaçlı kullanılan bir sanat tekniği olan vitraya, kısaca cam resmi diyebiliriz.

VİTRAY NEDİR?
Vitray sanatı gün ışığı ile doğan ve yine onun az ve çokluğu ile değişimler kazanan bir ışıklı resim sanatıdır.

Vitrayın diğer resim sanatlarından ayrı olan yönü onu diğerlerinden üstün kılan tarafı aynı kalmayışı, ışık değişimleriyle, ya da ışığa etki eden elemanların değişimiyle değişik özellikler kazanmasıdır.
Bir ışığın azalıp çoğalması ve bulutların hareketi, hatta vitrayın arkasında bulunan ağaçların dal ve yapraklarının veya başka cisimlerin hareketi, cam üzerinde değişik renk ve gölgeler meydana getirir.
Yakın zamana kadar, vitray sanatı doğal ışıktan yararlanmıştır. Teknikteki ilerlemelere paralel olarak, değişik kaynaklar da, özellikle elektrik ışığı vitrayın ışık kaynağı olmasını sağlamıştır.
Ayrıca hiç doğal ışık olmayan yerlerde de vitray kullanılmıştır.

VİTRAY NEREDE VE NE ZAMAN DOĞMUŞ VE NASIL BİR GELİŞİM GÖSTERMİŞTİR?
Vitray sanatının doğuşu, ana maddesi olan camın icadıyla yakından ilgilidir.
Cam insanlar tarafından ilk çağlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bunlar, volkanik olaylar sonucu meydana gelen tabii camlardır.

İlk cam yapımı, üfleme aletinin icadıyla Mısır'da başlamıştır. Bu teknik, daha sonraları Finike, Yunan ve Romalılar tarafından kullanıldı. Roma'da yapılan kazılar, vitrayın M.S. 1. yüzyıldan beri yapılmakta olduğunu ortaya koymuştur.

Vitray 7. yüzyılda Araplar, daha sonra da Türkler tarafından kullanılarak, sanat değeri yüksek örnekler ortaya konmuştur.

Hıristiyanlık dünyasında, sadece dini yapılarda (Kilise, katedral vb.) kullanılan vitray; Türklerde dini yapıların dışında da kendini göstermiş cami, türbe vb. yapılar yanında saray, köşk, kasır, kütüphane ve evlerde bol bol kullanılmıştır.

VİTRAY NERELERDE KULLANILIR?
Konutlarda; pencerelerde, aydınlıklarda, oda bölmelerinde, paravanlarda, duvar panolarında, abajurlarda ve kapılarda yer almaktadır. Fabrikalarda; hizmet binalarında, dinlenme-eğlenme tesislerinde, yemek-oyun salonlarında, yönetici, müdür odalarında yer almaktadır. Otellerde; dış mekan ve aydınlatma panolarında, giriş kapılarında, lobilerde, banyo, yemek, eğlence salonlarında, odaların aydınlatma elemanlarında paravanlarda kullanılmıştır. Ayrıca cami, eğlence yerleri, spor salonları, devlet kurum ve dairelerinde, okullarda, sanat galerilerinde istasyon bekleme salonları gibi yerlerde kullanılmaktadır.

Kilim ve Tarihçesi

çiçek desenli motiflerden örgü kilim modeli

Düz dokuma yaygılarından kilimin, 4000 yıllık bir geçmişi olduğu sanılmaktadır. En eski kilim örneğinin M.Ö 6500 yıllarına ait olduğu tahmin edilmektedir. Orta Asya Yukarı Altay’lardaki Pazırık Kurganında bulunmuştur. Kilim, dua eden kadınlar figürlerinden oluşmaktadır.
Truva’da M.Ö.2300 yıllarına ait bir kilim parçası bulunmuş olup, parça hakkında kesin bilgiler yoktur. 
Kilim, halı dışındaki havsız dokuma yaygılara genel olarak verilen isim olup, teknik olarak atkı iplikleri tarafından, çözgü ipliklerinin tamamen örtüldüğü ‘Atkı Yüzlü’ veya “Atkı Görünüşlü” bir dokuma çeşididir. Bu gruba giren diğer dokumalar cicim, zili ve sumaktır.

KİLİMLERDE DESEN VE RENK ÖZELLİKLERİ
Kilim desenleri dokuma tekniğinden dolayı genellikle geometrik motiflerden oluşur. Mavi, turuncu, yeşil, lacivert, kırmızı, pembe, güvez renkler kullanılmaktadır.
Kilim yüzeyinin desenlenmesi üç yolla mümkün olmaktadır.
1. Önceden dokunmuş kilimler model olarak kullanılmaktadır.
2. Dokuyucu kendi içinden geldiği gibi desenlemekte ve renklendirmektedir.
3. Çizilmiş desenler kullanılmaktadır.
Çözgü (Arış) ipi, genellikle yün tiftik kıl veya pamuk ipinden çift bükümlüdür.
Atkı (Argaç) ipi denilen renkli iplikler, çözgünün arasına geçirilirler.  Atkı ipliklerinde, ince bükümlü ve koyun yünü kullanılır.
Kilimler, yer yaygısı, seccade, yiyecek çuvalı, yastık, minder olarak isimlendirilir.
Motif ve desenler, toplum yapısı içerisinde geleneklerin, törelerin, değerlerin ve inançların nesilden nesile aktarılmasını ve geçmişle gelecek arasında iletişim kurulmasını sağlar.
Halı ve kilim motiflerini çeşitli şekilde sınıflandırmak mümkündür.
• Hayvansal motifler: Kuş, ejder, böcek.
• Bitkisel motifler: Ağaç, yaprak, çiçek, meyve.
• Geometrik motifler: Üçgen, dörtgen, dikdörtgen, eşkenar, dörtgendir
• Karışık motifler: Madalyon, rozet, çengel, sütun, yazı, harf, bulut, çintemanı, vazo.
• Sembolik motifler: Bu tür motifler  aracılığı ile dokuyucu duygu düşünce ve fikirleri ile doğa güçlerinin simgelemektedir. Bunlara; kuş, hayat ağacı, el haç, tarak, ibrik, kandil motifleri örnek verilebilir.

DOKUMA TEZGAHI NASIL HAZIRLANIR
Bütün düz dokuma yaygılar ve hatta düğümlü halılar aynı tip tezgahta dokunabilirler. Hatta, bir tezgaha gerili olan tek bir çözgü sistemi üzerine aynı zamanda bu dokumalardan birden fazlası bir arada dokunulabilir. 

İLİKLİ KİLİM
Çözgülerin arasına bir alttan ve bir üstten çözgüleri örtecek şekilde yerleştirilen, değişik renkteki atkılar kendi motiflerinin sınırlarından geri döner. O motifin sınırında komşu motifin, başka renkteki atkısında, aynı yerden bir başka sıra geri dönerken, orada dik bir çizgi meydana geliyorsa, iki desen arasında dikey bir ilik meydana gelir. Çünkü yanyana duran çözgü çiftleri, iki desen sınırında, iki ayrı atkı tarafından sarılarak geri çekilmişlerdir. Bu nedenle, atkı yüzlü dokumalarda elden geldiğince dikey çizgilerden kaçınılır. Ancak, bu dikey desen sınırlarında basamaklar halinde 1cm’yi geçmeyen ufak iliklerin meydana gelmesi sağlanarak, boydan boya yırtıkların oluşması önlenmiş olur. Uzun dikey çizgiler dokunduğu zaman, çok uzun yırtık gibi ilikler meydana geleceğinden, hem yaygıya yırtık bir görünüş verir. Hem de pratik ve sağlam olmayan bir yaygı ortaya çıkmış olur. Bu nedenle, desenler daha köşeli ve daha çok enine çapraz ve kesik çizgilerden meydana gelmekte, uzun dikey çizgiler ise basamaklara bölünmektedir.

İLİKSİZ ’’DİKEY ÇİZGİ OLMAYAN’’ KİLİMLER
İliklerin meydana gelmesini önlemek için, dikey çizgilerden kaçınılarak, çoğunlukla çapraz ve enine çizgilerden oluşan desenler dokunur. Ancak çok mecbur kalındığı zaman, birkaç yerde ilikler görülebilir.

EĞRİ ATKILI KİLİM DOKUSU
Normal olarak atkılar, dikey çözgüler arasına enine düz bir hat halinde geçirilir. Bu tür dokumada ise, atkılar kirkitle bastırılırken, desene göre bazı yerde kuvvetli bazı yerde hafif şekilde bastırılır. Böylece atkıların desene uygun bir eğrilikte çözgülerin arasından geçirilmesi sağlanmış olur. Atkıların bazı yerlerde gergin, bazı yerlerde gevşek durmasından dolayı, eğri ve yuvarlak çizgiler meydana gelebilir. Geometrik kesinliği olmayan bir çiçeğin eğri hatlı bir dalın, bir yaprağın realist bir şekilde dokunabilmesi, ancak çok kesin bir dokuma desenin varlığı ile mümkündür. Osmanlı çadır kilimlerinde bu teknik kullanılmıştır.

NORMAL ATKILAR ARASINA EK ATKI SIKIŞTIRILMASI
Daha önceden muntazam şekilde atılmış ve kirkit ile sıkıştırılmış atkılar üzerine, ufak bir grup atkı atılarak sıkıştırılır. Sonradan onun da üzerine muntazam bir şekilde birkaç sıra asıl atkılardan atılır
.
ATKILARIN AYNI ÇÖZGÜDEN GERİ DÖNMESİ İLE İLİKLERİN YOK EDİLMESİ
Ayrı desen alanlarından gelen desen iplikleri, karşılaştıkları aynı tek çözgü üstünden geri dönüş yaparlar. Böylece dokuma sırasında dikey desen sınırlarında, çiftli gruplar halinde birbirinden ayrılan çözgülerin, birbirine bağlanması sağlanmış olur. Bazen atkıların teker teker dönüşü ile, bazen de ikişer ikişer geriye dönüş yapmaları ile ilik yok edilir. 

SARMA KONTÜR
Atkılar arsında meydana gelen boşluklar ve iliklerin aynı renkteki bir çerçeve ipliği ile, ortada kalan çözgülere teker teker yukarıya doğru dikey çapraz ve enine sarılması ile dokumanın yüzünde iğne ile işlenmiş–iğne ardı  işlenmesini hatırlatan- çerçeve çizgileri meydana gelir. Her atkı sırasının geriye dönüşümden sonra arada kalan bir çift çözgüye, ayrı renkteki bir desen ipliği dolanır. Bu iplik boşlukta ikinci sıranın doldurulmasına kadar bekletilip, tekrar bir çift çözgüye dolanarak, desen boyunca devam eder. Ülkemizde hemen hemen her yörede dokunan kilimlerde bu tekniğe rastlanır.

EĞRİ ATKILI KONTÜR
Desenler arasında geniş boşluklar bırakılarak, bunların arası desenin kenarına paralel bir şekilde çözgülerin arasından geçirilerek, ayrı renkte bir kontur ipliği ile doldurulur. Böylece, normal olarak enine atılan atkılar arasında dikey, çapraz eğri şeritler halinde ’’Kilim dokuması’’ ile arasındaki boşluklar doldurulmuş olur.

CİCİM
Kilimlerdeki ve bez ayağı dokumalardaki atkı ve çözgü sisteminden ayrı olarak, renkli desen ipliklerinin kullanıldığı bir dokuma türüdür. Düz bez ayağı dokuma veya atkı yüzlü dokuma zeminler üzerine ince çizgiler halinde ’’Sarma’’ işlemesini andıran bir görünüşte olduğu için, çoğunlukla halk arasında düz zeminli dokuma üzerine sonradan iğne ile işlenen bir yaygı türü olarak bilinir. Cicim dokumalarda çoğunlukla çapraz ve dikey çizgiler kullanılır. Enine çizgilerle aynı dolgulu görünüş elde edemeyeceğinden, enine çizgilerden kaçınılır. Sumak şeklinde sarılarak enine çizgiler meydana getirilir. Tezgahın arkasından gelip, önüne geçen desen ipliklerinin kontrolü için, tezgahın arkasında bir yardımcı bulunabilir ve çözgüleri desene göre belirli yerlerde aralayarak, desen ipliklerini arkadan öne verir. Dokuyucu, yaygının tersi, yani tezgahın ön yüzünde bulunur. Çözgüler arasına çoğunlukla aynı renk ve kalınlıkta atkı atılır. Kirkitle sıkıştırıldıktan sonra, desenin durumuna göre ele alınan uzunca renkli bir desen ipliği, dokumanın arkasından önüne geçirilerek, bir çift çözgüyü atladıktan sonra, tekrar araya geçirilerek serbest bırakılır. Öteki motif için de aynı işlem tekrarlanır. Yaygının  tüm eni boyunca değişik renkteki motifler için atlamalar yapılıp, iplikler arkaya verildikten sonra, gene bir sıra atkı atılıp sıkıştırılır. Tekrar motiflerin durumuna göre arkadan sarkan iplikler birer çift çözgüyü atladıktan sonra geçirilip bırakılır. Böylece dokumaya devam edilir. Bu durumda desen iplikleri, çözgü çiftlerine sumak dokumadaki gibi sarılmış olur. Bu sarma işlemi, ikinci sırada araya atkı atıldıktan sonra tamamlanmış olur.

SEYREK MOTİFLİ CİCİM
Zemini meydana getiren atkı ve çözgüler çoğunlukla aynı kalınlıkta ve renkte iplikler olup, deseni meydana getiren iplikler bunlara nazaran daha kalın olur. Bu, desenlere kabartma görünüşü verir. Daha çok çapraz ve dikey çizgilerde meydana gelen ufak motifler, desen ipliğinin bir çift çözgüyü ikinci sırada tamamlanan bir işlemle sarması ile meydana gelir. Desenler, dokuma tekniği yüzünden, ince çizgiler halindedir. Bazen motiflerin içi sumak veya zili tekniklerinden biri ile doldurulmuş olabilir.

ATKI YÜZLÜ SEYREK MOTİFLİ CİCİM
Atkıların çözgülerini gizleyecek şekilde bol bırakılıp ’’Atkı yüzlü’’ bir zemin arasına, motiflerin dokunması ile meydana gelen bir dokumadır. Daha kalın yaygıların elde edilmesi için, bu dokuma türü kullanılmaktadır.

SIK MOTİFLİ CİCİM
Kalın yer yaygıları, heybe, çuval, hurç gibi dayanıklı olması gereken kullanımlar için, üç tek çözgü sarılarak, bezayağı zemin arasına dokunan cicimdir. Bunlarda dayanıklı bir dokuma elde etmek için motifler birbirine çok yakın dokunur ki, bu dokumalar çoğunlukla zili dokumalarla karıştırılır. Daha çok yastık, minder, heybe gibi yaygılar bu teknikler dokunur.  Ancak bu yaygın değildir.  

ATKI YÜZLÜ SIK MOTİFLİ CİCİM
Üç atkı sarılarak dokunur. Ancak daha kalın bir yaygı elde etmek için, motifler sarılarak dokunur.

ZİLİ
İlk bakışta sık motifli cicimlere benzetilmekle beraber aslında cicim dokumalarından tamamen ayrı bir dokuma türüdür. Dokuma tekniği elverişli olmadığından, çok çeşitli desenler dokunamaz. Türkmen gülü, en çok kullanılan desenlerdendir. Tarihsel gelişimi içinde bozulmadan günümüze kadar intikal etmiştir.

DÜZ ZİLİ
Desenlerin içi 2-1, 3-1, 5-1, atlamalarla  doldurulurken başta kalan tek çözgüler ve atlamalar ile yaygının yüzünde dikey çizgili fitilli bir görünüm meydana gelir. Bu dokuma türü de, bazı cicim, sumak ve öteki zili teknikleri ile karışık olarak dokunabilir.

ÇAPRAZ ZİLİ
Her sırada birer çözgüyü başta bırakarak, öne geçirilen desen iplikleri üst sırada birer çözgü yan tarafa kayarak atlatırlar. Böylece başta kalan çözgüler ve üste çıkan desen iplikleri, çapraz çizgiler oluşturur. Desene göre düz, çapraz, zemin boyunca büyük ’’V’’ ler  oluşturacak şekilde karşılıklı çapraz veya ortada eşkenar dörtgen meydana getirecek şekilde içe dört yönde çapraz fitilli olarak dokunabilir.   

SEYREK ZİLİ
Düz bez dokuması zemin üzerine kesik kesik, birbiri ile bağlantısız, serpilmiş 3-1, 5-1 atlamalı, düz zili dokuması tekniğinde ufak motiflerden meydana gelir.

DAMALI ZİLİ
Dama taşı gibi 2-1, 3-1 atlamalarla bütün motif içleri doldurulur. Daha çok diğer tekniklerle bir arada  kullanılır. Bazen çapraz çizgilerin kesişmesinden meydana gelen damalar motif zeminlerini doldururlar. Bazen “Konturlu zili’’, “Zili - verne’’ tekniği ile meydana gelen motiflerin içini doldurmak için bu teknikte damalı zeminler dokunur.

KONTURLU ZİLİ (ZİLİ- VERNE)
İkili ve üçlü atlamalarla, kontur halinde desenlerin meydana getirildiği zili türüdür. Atkı yüzlü veya bez dokuma geniş zeminler üzerinde, cicim gibi konturlardan meydana gelen desenlerden oluşur. Konturlar halindeki desenlerin meydana gelmesi için, her sırada normal atkılar atıldıktan sonra, arkadan öne geçirilen renkli desen ipliği, 2-3 çözgü öne geçtikten sonra, bir üst sıradan geriye dönerek, tekrar öne geçirilip, geriye doğru 2-3 çözgü atlatılır. Bu arada üst sıraya, geçen desen ipliği tutulur. Dönüşte tekrar dikey olarak üst sıradan geriye döndürülür. Bu teknikle ancak dikey ve çapraz çizgiler dokunabilir. Enine çizgiler ise sumak tekniği ile sarılır. Konturlarla çevrilen desenlerin içi ise, sumak damalı zili veya uzun atlamalarla doldurulur.

SUMAK
Cicim ve zililerde olduğu gibi, çözgü ve atkılar dışında, ayrıca renkli desen iplikleri ile dokunmaktadır. Ayrı renkteki desen ipliklerini çözgü çiftlerine devamlı olarak sarılması ile dokunur. Renkli desen iplikleri motiflerin içini doldurduktan sonra, arkadan başka renkteki bir desene atlatılır veya üst sıraya geçerler. Dokuma çoğunlukla yaygının tersinden yapılır.

DÜZ SUMAK DOKUMASI
Desen ipliklerinin aynı yönde çözgülere sarılması ile meydana gelen, düz sumak dokumalardır. Desen iplikleri her sırada aynı şekilde üstten altta doğru veya alttan üstte doğru sarılarak dokunur ve araya atkı atılır.

ATKISIZ DÜZ SUMAK DOKUMA
Araya atkı atılmadan dokunan düz sumak dokumasıdır. Daha çok çuvalların yüzü bu teknikle dokunur. Sadece desen ipliklerinin çözgülere çifter çifter sarılması ile meydana gelir. Atkı atılmaz bazı desen iplikleri motif boyunca arkadan atlayarak motifin başına geçer bu yüzden dokumanın yüzünde bir kabarıklık meydana gelir.

BALIKSIRTI SUMAK DOKUMASI
Desen ipliklerinin her sırada ters yönlerde çözgülere sarılması ile meydana gelen balık sırtı görünüşlü sumak dokumasıdır.

BALIKSIRTI ATKISIZ SUMAK DOKUMASI
Araya atkı atılmadan, birinci sıra üstten alta doğru desen ipliğinin  çözgülere dolanması ile dokunuyorsa, ikinci sıra bunun tersi desen ipliklerinin çözgülere sarılması ile balık sırtı bir görünüş elde edilir.  Fakat araya atkı atılmaz.

TERS SUMAK DOKUMASI
Düz dokumanın tersine işten dışa doğru sararak dokumanın yüzünde daha kısa kabarıklıkların meydana geldiği sumak dokumasıdır.

ÇAPRAZ - ALTENATİF SUMAK DOKUMASI
Ters sumak dokumasının, her sırada birer çözgü çifti kayarak dokunmuş çözgü şeklidir. Birinci sırada çözgü çiftleri arkadan gelip, öne doğru ters bir şekilde sarıldıktan sonra, ikinci sırada birer çözgü kayarak, aynı şekilde çözgülere sarılır. Bazen 2-3 çift çözgü bir arada sarılır. Bu sumak dokuma şeklinin de, atkı ile ve atkısız dokunan şekilleri vardır. Yaygılar çuvallar ve heybelerin dokunmasında bu teknik uygulanır.

Doğal Boyamacılık


Doğadan elde edilen maddeleri kullanarak boya yapımı, tarihin çok eski dönemlerinden bu yana bilinen bir sanattır.

Doğal boyalar bitkisel ve hayvansal kaynaklı boyar maddelerle kimyasal bir işleme tabi tutulmadan, ya da en az kimyasal işlem sonucunda elde edilen boyalardır. Doğal boyaların çoğu mordanlı boyalardır.

Doğada bitkilerin çoğu, az yada çok miktarda boyar madde içerir. Hem rengi çekici olanlar, hem de ışığa, suya ve yıkanmaya karşı haslık derecesi sağlayan bitkiler ve canlılar en değerli olan boyar maddelerdir.

Doğal boyar maddelerden başlıcaları ve bunlardan elde edilen renkler şunlardır:
-Morlar, eflatunlar
-Kırmızılar
-Maviler, lacivertler

MORLAR VE EFLATUNLAR
Bu  renkleri  veren boyalar elde edilmesi oldukça zor ve pahalı olan boyalardır. Bu boyalar Murex ve Purpura adlı iki kabuklu deniz hayvanı cinsine bağlı birkaç tür hayvandan çıkartılır. Boyalar bu canlıların salgı bezlerinde bulunur. Doğal halde bu boya, sarı renktedir. Fakat güneş ışınlarının etkisi sonucu sarı-yeşil, yeşil, açık kırmızı ve koyu kırmızıdan geçerek sonunda mora dönüşür.

KIRMIZILAR
Eski zamanlarda kırmız adlı ağacın dişisinden parlak bir kırmızı elde edildiği bilinmektedir. Kırmızı böceği, tarihsel boyar maddelerin en önemlilerinden biriydi.
Tarihte “Türk Kırmızısı’’ olarak bilinen renk, kök boya kullanılarak yapılan ve haslık derecesi çok yüksek olan bir boya ile elde edilirdi.

MAVİLER LACİVERTLER
Çivit otu, uzun bir fermantasyon sonunda, mavinin çeşitli tonlarını sağlayan bir boya vermektedir. İndigonun dışardan alınmaya başlamasıyla mavi boya elde etmede indigo, çivit otunun yerine geçti. Bu sentetik indigodan boya elde edilmesi, günümüze dek süre gelmiştir.

BİTKİLER
Bitkilerin adları bölgesel olarak değişik olabilir. Böyle bir durumda yapılacak en doğru iş bitkinin kökünü, yaprak ve dallarını, çiçeklerini, mümkünse tohumlarını içeren bir örneği bitki presi denen bir aygıt içerisinde kurutmaktır. Bu kurutulmuş örnek, bitki uzmanları tarafından kolayca adlandırılır.

BİTKİLERİN TOPLANMASI VE KURUTULMASI
Bazı bitkilerin tümü boya için kullanılırken, kimi bitkilerin belirli bir kısmı örneğin çiçeği, yaprağı ,tohumları, kabuk ya da kökü kullanılır. Toplama zamanı, boyama için en önemli etmenlerden biridir. Genellikle bitkinin toplanacak kısmının en olgun olduğu zamanı seçmek gerekir.
Kabuklar ve dallar  ağaca zarar vermeyecek şekilde veya kesilmiş ağaçlardan elde edilir. Boyar madde, ağacın gövdesinin dış kabuğunda ya da dallarındaki kabuğun hemen içinde bulunur.
Yetişmesi uzun zaman alan bitkilerin köklerini toplarken, özen gösterilmelidir. Bitki kökleri genellikle ilkbahar ve sonbaharda, kökün yalnızca bir kısmı koparılarak alınır. Boya vermesi için bitkinin en az üç yaşında olması gerekir.
Bitkiler demet halinde asılarak, yere serilerek gölge olan havadar yerlerde veya fırınlarda kurutulabilir. Kurutulmuş bitkiler bez yada kağıt torbalarda korunmalıdır.

MORDANLAMA VE İŞLEVİ
Mordanın işlevi, boyar maddelerden liflere kimyasal ya da mekanik bağlarla bağlı ve suda çözünemeyen kompleksler meydana getirmektir. Böylece, başlangıçta suda çözünebilirliği olan boyar madde, mordan ile lif arasında kurulan bağlar sonunda, suda çözünemez bir madde olarak liflerin üzerinde kalır.

Mordanlar yün, ipek ve bitkisel liflerin boyanmasında hem rengin haslığını sağlamak, hem de aynı boyar maddeden değişik renkler elde etmek için kullanılmaktadır.
Mordanlama, belli miktarda mordanla, yünün birlikte kaynatılması yolu ile gerçekleştirilir. Bu, mordan halı ve kilimlerde kullanılan yünler için yeterli derecede haslık sağlar. Potasyum bikromat daha koyu renkler için yararlıdır. Haslık derecesi daha yüksektir. Saçı Kıbrıs ise, en koyu renkler ve siyahlar için kullanılır. Haslık derecesi çok yüksektir.
Bütün mordanların aşırı miktarda kullanılması, yün için zararlı olur. Mordanların hepsi zehirli maddelerdir. Besinlere ve yiyecek kaplarına bulaştırılmamalı, çocukların ulaşabilecekleri yerlere bırakılmamalıdır. Mordanlı suya sokulduktan ya da mordanlı yaş yünler tutulduktan sonra eller yıkanmalıdır.

MORDANLAR VE YARDIMCI MADDELER
Yün mordanlamakta kullanılan maddeler, ağır maden tuzlarıdır. Mordanlama için en uygun olan  ve yaygın olarak kullanılan altı madde şunlardır: Şap, krom, saçı Kıbrıs, göztaşı,  kalay ve klorür.

BOYAMADA KULLANILAN ARAÇLAR
Kullanılan araç ve gereçler, yapılacak boyanın niteliğine göre değişir. Yün boyama işlemi, ayda yılda bir kez yapılıyorsa, büyük kalaylı bakır yada emaye bir tencere ve tahta çubuk yeterlidir. Eğer sık sık boyama işlemi yapılıcaksa, boyama için özel kaplar kullanılmalıdır.
Ağırlıkların ölçülmesi için terazi (tartı) gereklidir. Hassas terazi kullanılması daha uygun olur. Çünkü terazi 1 gr kadar küçük ağırlıkları tartabilmelidir.
1 lt’lik bir ölçü kabı ile, 100 santimetre küplük bir ölçek de bulundurulmalıdır. Bazı tariflerin uygulanmasında, özellikle kimyasal indigo küpü hazırlarken, termometre kullanılmalıdır. Termometre 100 dereceye kadar sıcaklıkları ölçebilmelidir. Bunların yanı sıra, yünleri yıkamak için plastik bir leğen ve lastik eldivenler de bulunmalıdır.

BOYAMAYA BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILMASI GEREKENLER
YÜNÜN ÖZELLİKLERİ

Bitkisel boyalarla boyanmaya en uygun olanlar, doğal liflerdir. Doğal lifleri hayvansal ve bitkisel kökenli olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Hayvansal lifler, kimyasal bileşimleri gereği, mordanlara ve boyar maddelere karşı daha büyük ilgi gösterirler. Bu nedenle bitkisel liflere oranla boyanmaları daha kolaydır.
Genellikle, karışık ve kalın lifleri olan lifler, halı ve kilim yapımına uygundur. Liflerin ince olması, yumuşaklığı sağlar. Uzun olması ise, ipliğe dayanıklılığı kazandırır. Yün liflerin özelliklerinden biri de bu liflerin keçeleşebilmesidir. Keçeleşme, ani sıcaklık değişikliliği, ıslaklık ve çitileme hareketi ile gevşek liflerin birbirine dolanması sonucu meydana gelir. Keçe, yünün bu özelliğinden yararlanılarak yapılır. Bazen de yünün belirli bir oranda keçeleştirilmesiyle, dokumanın su geçirmezliği ve ısı yalıtım değeri artırılmış olur.

YÜNÜN BOYANMAYA HAZIRLANMASI
Yün eğirmeden önce yıkanıp temizlenmelidir. Geleneksel olarak, yün, sabun kullanmadan, tokaçla dövülerek yıkanır. Yün bir kaç kez ıslak olarak tokaçlanır, yıkanır tekrar tokaçlanır. Bu işlem, yün temizleninceye dek yinelenir. Yeterince temizlendiği anlaşılınca, son kez durulanır ve kurutulur. Aşırı yıkamak, yüne zarar verir. Aşırı yıkanan yün tarakla açılmaz ve eğrilmez.
Yün kuruduktan sonra taranır. Tarama işlemi, liflerin paralel hale getirilmesini sağlar ve eğirilmeye hazırlar. Yün tarandıktan sonra, önce el ile fitil haline getirilir, sonra kirman iğ ile eğrilir. Eğirme, yün ipliğinin kullanım amacına göre değişik bir biçimde yapılır. Halı yünleri az bükümlü, kalın ve çift kat olur. Kilim yünü, genellikle tek kat, ama daha ince ve daha bükümlüdür. Giyim eşyası yapmak için ise, en yumuşak yünler seçilmelidir.

Boyamak için yün satın alırken, yünün saf olmasına ve kimyasal maddelerle işlem görmemiş olmasına dikkat edilmelidir. İçine sentetik ip ya da ölü yün karıştırılmış ipler, boyanmaya elverişli değildir.

Boyanmaya hazır olan yünler, önce çile haline getirilir. Dolaşmaması için, çileler dört yerinden gevşekçe bağlanmalıdır. Mordanlama ve boyama işlemine geçilmeden önce, üzerindeki yağın ve pisliğin iyice temizlenmesi için, çileler sabunla yıkanır. Yıkama işlemininde, rendelenmiş saf sabun ve ılık su kullanılmalıdır. Sabunluyken, yün çileleri avuç içinde sıkılarak ve hafifçe  çalkalanarak temizlenir. Yıkanan yünler iyice durulanır. Yıkama  sonunda çilelerin fazla suyu, avuç içinde sıkılarak akıtılır. Yün hiçbir zaman bükülerek sıkılmamalıdır. Yünler hemen boyanacaksa, yıkama işleminden sonra kurutulmaya gerek kalmadan mordanlamaya geçilebilir, ya da mordan, boya ile birlikte uygulanacaksa, temiz yünler doğrudan boya banyosuna atılabilir.

BÜTÜN TARİFLER İÇİN BOYAMADA KURALLAR
Boyama suyunun miktarı, yünün kilosu başına 36-40 lt olmalıdır. Ama kabın hacmi yeterli değilse, boyama daha az su ile yapılabilir.

Rengin dalgalı olmaması için, boya banyosunu çok sık karıştırmak ve yünü alt üst etmek gerekir.
Kaynatma daima kısık ateşte yapılmalıdır. Kaynatma süresi genellikle 1 saattir. Bu süre, boyar maddenin yüne işlemesi ve sabitleşmesi için yeterlidir. Suyun eksilmesini önlemek için, kabın ağzını kapalı tutmakta yarar vardır. Kaynama sonunda boya banyosu soğumaya bırakılır. Yünlerin yavaş yavaş soğuması gerekir. Soğuduktan sonra, yünler birkaç su durulanır ve kurutulur. Yünlerin saf sabunla yıkanması, fazla boyanın atılmasını kolaylaştırır; ama zorunlu değildir.
Dal parçaları,ağaç kabuğu yada çok kurumuş bitki parçaları kullanıldığı zaman, boyar maddeyi bir gün önceden suya yatırmak gerekir. Yüne karışmamaları için, bitki parçaları kaynatma kazanına, tülbent içinde konabilir. Bir başka yöntem de bitkiyi önceden bir iki saat kadar kaynatıp çıkartmak, kalan boyalı suyu boyama işleminde kullanmaktır.

Ani sıcaklık değişiklikleri, yünlerin keçeleşmesine neden olur. Keçeleşmeyi önlemek için, yünler banyo suyunun içine soğukken konur. Sonra sıcaklık yavaş yavaş yükseltilir. Bitkiler önceden kaynatılmış ve çıkartılmışsa, banyo soğumaya bırakılır. Yünler eklendikten sonra tekrar ısıtılır.
Boyar madde miktarı, bitkinin boyama gücüne, taze ya da kurutulmuş olmasına göre değişir. Boyar madde miktarının artırılması, bir orana kadar rengin doymuşluğunu artırır. Daha fazlası rengi etkilemez. Rokinella, kök boya safranı gibi çok kuvvetli boyar maddeler dışında, yaş olarak kullanılacak yaprak ve çiçeklerin ağırlığı, boyanacak yünün 1-6 katı kadar olabilir
Bütün boyar maddelerle, birinciden artan suda, ikinci hatta üçüncü bir boyama daha yapılabilir. Sonraki boyamalardan elde edilen renk, ilk rengin daha açık daha pastel tonlarıdır. Ancak her boyamada rengin ışık haslığı biraz daha azalır.

Yün boyanırken, bulunabilinirse, yumuşak su kullanılmalıdır. Suyun içinde erimiş minarellerin bulunması, rengi etkileyebilir. Demir bileşikleri ise, kesinlikle rengi koyulaştırır. Suyun niteliğinin doğal boyalar üzerinde önemi çok büyüktür.

DOĞAL BOYALARLA RENK KARIŞIMLARI YAPILMASI
Bitkilerden elde edilen üç temel renk, kırmızı,sarı ve mavidir. Doğal boyalarla çalışırken, bu üç rengin karıştırılması ile yeni renkler elde edilir. Renk karışımı ile ulaşmak istediğimiz amaç, aslında yeşil, mor, turuncu ve siyah elde etmektir. Çünkü bunların tek bir boyar maddeden çıkartılması zordur. Doğal boyalarla renk karışımı yapmak için kullandığımız üç temel renkten kırmızı, kök boyadan, kakinelladan ya da başka bir boyar maddenin birinden elde edilebilir.

Sarıyı ise pek çok bitkiden elde etmek olanaklıdır. Ancak renk karışımı yaparken, parlak ve doymuş bir sarının kullanılması daha iyi sonuç verir. Muhabbet çiçeği, bu amaca uygun boyar maddelerden biridir. Mavi ise indigodan sağlanır.

Yeşil
Yeşil için, önceden sarı boyanmış seyreltik bir indigo banyosuna batırılması gerekir. Banyo yeteri kadar seyreltik ise, yün filiz yeşili bir renk alır. Daha kuvvetli indigo, yaprak yeşili rengi verir. Önceden mordanlanmış yünün, ilk önce indigo ile boyanıp, sonra sarıya boyanması da aynı sonucu verir. Ancak bu durumda yeşilin koyuluğunu denetim altında tutmak daha doğrudur.

Mor
Morun bütün tonları, kokinella kullanarak elde edilebilir. Ayrıca kök boya ile de koyu mor bir renk sağlanır. Bunun dışında, yünün ard arda kırmızıya ve maviye boyanması ile mor elde etmek olanaklıdır. Ama her iki rengin de açık olması gerekir; yoksa renk siyah olur. Mor elde ederken, kırmızı için kök boya kullanılması iyi sonuç vermez. Kokinella daha uygun olur.

Turuncu
Yünün önce sarı ile boyanıp, sonra kırmızıya boyanması ile elde edilir. Sarı için, muhabbet çiçeği püren, soğan, sığırkuyruğu ya da başka herhangi bir boyar madde kullanılabilir. Boyama sonunda yün, sıcak olarak, sıkmadan leğene alınır, üzerine öğütülmüş kök boya eklenerek yoğrulur. Bu işlem, önce sıcak sarının oluşmasını sağlar, soğumaya bırakılır ve yıkanır. Rengin dalgalı olmaması için kök boyanın azar azar eklenmesi ve uzun süre gerekir. Sarıya boyanmış bir yünün seyreltik bir kök boya banyosu içinde kaynatılmasıyla da aynı sonuca ulaşılır.

Siyah
Koyu kırmızı yünün, maviye boyanması mora kaçan bir siyah verir. En iyi sonuç ise, kahverengi yünün, koyu bir indigo banyosunda maviye boyanması ile elde edilir.

Çanak ve Çömlekçilikte Toprak Hazırlığı, Yapımı ve Pişirme


Çanak yapımında kullanılan toprak, Avanos çevresinden çıkarılmaktadır. Toprak yağlı ve yağsız olmak üzere iki çeşittir. Renkleri kızıldan, kil rengine doğru değişik tondadır. Bunlar, birbiriyle karıştırılarak kullanılır. Ayrıca milli topraklar da çanak yapımında kullanılmaktadır.

Çanak yapılacak toprak, önce toprak öğütücü makinalardan geçirilerek ufaltılır. Değişik çapta delikleri olan iki ayrı elekten, iki kez elenir. Teknelerde 12 teneke toprağa, 4 teneke su ilave edilerek, 1-2 gün ıslatılır. Üzerine, kum veya kil içeren topraktan katılarak, ihtiyaca göre yoğrulur. Yoğurma işi, elle veya makinayla yapılır. Elde edilen çamur, silindirden geçirilerek hazır hale getirilir. Çamur hemen kullanılabildiği gibi, 25 gün içinde de kullanılabilir. 25 günden sonra, özelliğini kaybeder. Eğer çamuru milli topraktan hazırlamış isek, yapacağımız işler, süs eşyası olmalıdır. Milli toprak, daha parlak olduğu için daha iyi sonuç verir. Mili topraktan yapılan eşyaların içinde su bırakılırsa koku yapar. O nedenle, testi çömlek gibi kullanım eşyalarında milli toprak kullanılmaz. Ayrıca yapım aşamasında çok dikkat ister, gayet ince yapılmalıdır. Eşya kalın yapılırsa, fırınlama aşamasında kırılır.
Bu çanak çömlekler, insan gücüyle çalışan ayakla döndürülen tezgahlarda yapıldığı gibi, elektrikle çalışan makinelerle de yapılmaktadır.

Yapılan çanak çömlekler, gölgede bir hafta süreyle tamamen kurutulur. Doğrudan güneş alırsa veya kışın soğukta donarsa, fırınlama aşamasında kesinlikle kırılır.

Çanak, çömlekler, yine ilkel olarak yapılmış alttan ısıtmalı fırınlarda tamamen üst üstte dizilerek (5-6 sıra olabilir) pişirilir. Fırının büyüklüğüne göre, aldığı mal sayısı değişir. Yakacak olarak saman, talaş, rakı ve şarap fabrikalarının artıkları (Şift) kullanılır. Fırının alt  (Birinci) bölmesi, tuğla ile örülmüştür. Kuvvetli yakıt yakarak, tuğlanın iyice kızarması sağlanır. Daha sonra, bu durum muhafaza edilecek şekilde, sürekli yakacak atılarak, sıcaklığın 800-900 derecede kalması sağlanır. Bu dereceyi geçmesi halinde ise, çanaklar eriyip bir birine yapışır. Isının ayarlanması sadece tecrübeyle sabittir. Her hangi bir derece kullanılmaz. Bu pişirme süresi 8 saat devam eder. Bu sürenin sonunda pişen çanak çömlekler çıkarılır.  Kullanıma ve süsleme işine hazır hale gelmiştir.

Bitki Örücülüğü


Genelde turizme ve iş piyasasına yönelik olarak küçük eşyaların (Çerezlik, sepet, gazetelik vb.) meydana gelmesini sağlayan bitki örücülüğü, önemsiz gibi görünen bazı bitkilerin işlendiğinde ne kadar güzel ve kullanışlı ürünlerin ortaya çıkabileceğinin en güzel göstergesidir. Bakanlığımızın Eğitim Merkezlerinde öğrencilerimiz tarafından bitki örgüleri süs eşyalığından çıkartılarak, ev eşyalarına da uygulanmakta, zevkli, göze hoş gelen mamuller üretilmektedir. Öğrencilerimiz düşük maliyetli bir meslek edinmektedirler. 

Bitki örgücülüğünde genel olarak özel yapılmış örme kalıpları hazırlanarak işlemler yapılmakta ve basit el aletleri kullanılarak çalışılmaktadır. Kullanılacak bitki önceden boyanarak değişik renk formlarının yapılan mamullerde ortaya çıkması sağlanır.

Bitki örgücülüğü bölümünde yapılan bazı mamulleri; küçük örme sepetler, ayna, resim, tablo çerçeveleri, biblolar, süs eşyaları, örme çay tepsileri, örme saklama kutuları ve çeşitli duvar süsleridir.

Bitki örgücülüğü tekniğinde bir mamulün yapımında uygulanan işlem sırası şöyledir:
1. Öncelikle yapılacak işe uygun kalıplar hazırlanır.
2. Örme işleminde kullanılacak bitki sapları boyanır ve işleme hazır hale getirilir.
3. İşlem sırasında kullanılacak diğer alet ve malzemelerin hazırlanır.
4. Kalıp ile birlikte örme işleminin yapılır.
5. Mamul ham olarak bittikten sonra, varsa üst yüzey işlemleri yapılır ve son olarak gözden geçirilir.
Bu işlemlerden sonra mamulümüz hazır hale gelir.

Batik Nedir?

 

İhtişamlı, lüks elbiseler konu edildiğinde, batik elbise akla gelir. Elbise gibi, masa örtüleri, yastık yüzü, duvar örtüleri, şal, eşarp, çocuk giysilerinin de yapıldığı "batik dokumalar" günümüzde bütün dünyanın ilgisini çekmektedir.

BATİK  NEDİR?
Herhangi bir düz kumaş üzerine, desen oluşturmak suretiyle boyama işlemine tabi tutularak oluşturulan kumaşlara "Batik dokumalar" diyoruz. Batik tekniği, çıkış yeri Endonezya olan, yüzlerce yıllık bir tekniktir. İlk kez 16. yüzyılda seyahate çıkanlar tarafından, sanat değeri yüksek, batik örtülerin yapıldığı meydana çıkarılmıştır. 19. yüzyıldan itibaren de batik tekniği Avrupa el sanatlarına girmiştir. Batik desenlerinde, renkli çiçekler, kelebekler, kuşlar stilize edilerek, motif olarak kullanılmaktadır. Jawa'da batik elbiseler için genellikle pamuklu kumaşlar, Avrupa’da ise, çok ince dokunan pamuklu kumaşlar tercih edilmektedir.

Günümüzde, bir benzerinin yapımı mümkün olmadığından, gerek giysi, gerekse dekoratif batikler ağırlığını sürdürmektedir.

BATİK NASIL YAPILIR?
1. Batik çalışmalarında, beyaz kumaşın üzerine, desene göre kalemle desenler çizilir.
2. Renkli olması istenmeyen yerler mumla kapatılır.
3. Kumaş boya banyosunda renklendirilir.
4. Desende tercih edilen renkler elde edilinceye kadar, bir kaç defa mumlanarak renklendirilir.
5. Çalışma sırasında mumda yer yer kırılmalar olur ve bunlara biraz renk karışır. Bu batik çalışmalarının karakteristik özelliğidir.

BATİK ÇALIŞMALARINDA  KUMAŞ SEÇİMİ
Kumaş seçiminde kumaşın cinsi, batiğin kullanılacağı yere göre değişir. Dekoratif eşyaların yapımında, her türlü kumaşla çalışılır. Çalışmalara doğal ipekte değerlendirilebilir. Atkılar, şallar, baş örtüleri doğal ipekten yapılabilir.

BATİK  ÇALIŞMALARINDA  KULLANILAN  DESENLER
Her türlü desenle batik çalışmaları yapılabilir. Zıt renklerle yapılan çalışmalarda özel işlem gerekir. Çalışmalarda birbirini tamamlayan  renkler de tercih edilir. Örneğin beyaz, sarı, kahverengi, kırmızı, bordo, siyah gibi.

BATİK UYGULAMALARI KAÇ SINIFA AYRILIR?
1) Mumlu batik
a- Kazıma batik
b- Kalıpla batik
2) Bağlama batik (Tahta batik)
3) Linolyum batik
4) Şablon batik
5) Kağıt batik
6) Akıtma Batik

BATİK BOYASI NASIL OLMALIDIR?
Batik boyası, ısıya dayanıklı, yıkanabilir ve parlak renkli boyalar olmalıdır. Boyalar birbirine karıştırılarak istenen tonda değişik renkler elde edilebilir.
Kumaştan başka, kağıda da değişik katlamalar uygulanarak, boya verilmek suretiyle çok değişik dekoratif kağıtlar elde edilebilir.
Boyanan batiklerin mumunun, mutlaka buharlayarak ve çeşitli işlemlerden geçirerek sabitleştirilmesi gerekir. Bu yapılmadığı veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olduğu taktirde, batik özelliğini yitirecektir.

El Dokumacılığı


Ülkemizde geleneksel el sanatlarının içinde hem turistik bakımdan, hem de günlük kullanıma göre, yeniden gün yüzüne çıkartılarak yaşatılan ve en yaygın olanı dokumacılıktır.
İki veya daha çok iplik grubunun, çeşitli düzenlerde birbiri arasından (üstünden, altından) geçerek birbiriyle kenetlenmesi işlemine ve kenetlenme sonucu oluşan ürünlere “dokuma” denir.
Dokumada en az iki iplik ünitesinin kenetlenmesi söz konusudur. Bu ipliklerden dokuma boyunca giden dikey ipliklere “çözgü” veya “arış”, çözgülerin arasından geçen ve dokumanın enini oluşturan ipliklere de “atkı” veya “argaç” denir.

EL DOKUMACILIĞININ TARİHÇESİ
Eski çağlarda sap ve benzeri bitkilerden ip elde etme usulü icat edildi. Bu buluş ile uzun ipler, elbise, sepet ve çeşitli ev eşyaları yapıldı. Aynı çağda yine keten ve kenevir gibi lifli bitkilerden yararlanma yolu bulundu.
Hayvanların evcilleştirilmesi sonucu, yünlü dokumaların yapılmaya başladığı anlaşılmaktadır. Bu dokumalar, bugünkü anlamda gerçek dokumalardı. Çünkü kullanılan ipler, kırkılan yünleri eğirmek suretiyle elde edilen gerçek iplerdi.

BÜKÜM ALETLERİ
İğ: İnsan elinden sonra kullanılan ilk büküm aleti iğdir. İpliğin sarıldığı ucu çengelli gövde ile, ağırlık veren gövdeye geçirilmiş yuvarlak bir tahta olmak üzere iki kısımdan oluşur.
Öreke: Bir iğ olup, tablası üsttedir.

Kirman: İğdeki yuvarlak tahta yerine, çapraz olarak birbirine geçmiş iki tahtadan ve bir çengelli eksenden oluşur.

Çıkrık: Üzerinde iği bulunan ve iğin dönmesi el ve ayakla sağlanan bir iplik bükme aracıdır. Son yıllarda büküm, büküm makineleri ile yapılmaktadır.

Eski çağlarda başlayan dokumacılık sanatının Orta Asya’ da Türklerin kurdukları medeniyetle gelişerek, kıtalara yayıldığı anlaşılmaktadır. İnsanların ilk ve kaba dokuma ile vücudunu sardığını ve deri giymekten kurtulduğunu düşünebiliriz. Evlerini, sonraları da sarayları döşemek için ise asırlar geçmiştir.

M.Ö. 2000-2400 yılları arasındaki Mısır’da, özellikle keten kumaşların dokunması büyük gelişmeler göstermiştir. Bu dokumalardaki ipliklerin inceliği, bugün makine ile dokunan ipek kumaşlar ayarındadır. Daha sonraki Mısır dokumacılığında da desen yapısının geliştiği görülmüştür.
Geçmişlerinin Orta Asya’ya dayandığı bugün artık kesinleşmiş olan Sümerlerde de, dokumacılığın Mısır’da olduğu gibi kadınlar tarafından yapılan bir sanat kolu olduğu anlaşılmaktadır.
Ön ve Orta Asya’ da yapılmış olan kazılarda, diğer bilinen uygarlıklarını ortaya koyan insanlardan önce orada yaşayan Türklerin bir çok dokuma örnekleri olduğu görülmektedir. Yapılan araştırmalarda ipek kumaş dokumalar ve yağlı kumaşların dokunduğunu göstermektedir. Göktürkler, Hazarlar ve Uygurlar gibi Türk boyları bozkırdaki çadır yaşamının bir gereği olan dokumacılık geleneğini sürdürmüşlerdir.

Selçuklular kendilerinden öncede Anadolu’da var olan dokumacılık sanatını daha da geliştirmişlerdir. Denizli’de simli dokumalar o dönemlerde çok ünlenmişti.

Osmanlı Devletinin kurulmasından sonra, genişlemesine ve güçlenmesine uygun olarak, çok canlı motiflerle, çok değişik renklerin kullanılması ile Bursa ve İstanbul, dokumacılıkta dünyada ün yapmıştır. Osmanlı dönemi saray el dokumaları işlemlerinde ipek iplik kullanılmıştır. Osmanlı döneminde çeşitlenerek gelişen Türk el  dokumaları, sarayın etkisinde kalarak, desen ve motif üretimi açısından batının da etkisinde kalmış batıdan gelen model ve motifler dokuma sanatının içine girmiştir. Osmanlılar dokumanın kalitesini korumak için sıkı kontrol önlemleri almışlardır. Osmanlılar döneminde dokunmuş olan dokumaların bazılarını şöyle sıralayabiliriz; Bursa, Bilecik, Üsküdar çatmaları, Halep ve Adana astarları, İstanbul’ un çuha, kadife, peştamal, kaftan, ihramları, hilali, seraser, canfes, hare, zerbeft, Şam bağdadisi, kemha, Şam toplusu, elvani, gürgün, atlas, aba, diba, serenk, sof vb.

Renkleri İnsan Üzerindeki Etkileri Nelerdir?



Evrende varolan her şeyin bir rengi vardır.Denizin mavisi,güneşin türlü sarı ve kızıl tonları insanın görüp algılayabildiği renkler.

Algılayabildiği diyorum,çünkü insan;sıfırla sonsuz sayı arasındaki renk skalasından ancak kırmızı ve mor arasındaki renkleri görür.

Renkler,insan hayatını ve duygularını önemli derecede etkiler.Hatta çeşitli hastalıkları tedavi edici bir yöntem olarak da eski çağlardan beri kullanılır.

Tıbbın babası olan Yunan Hekim Hipokrat “Yaratılış Doktrini” adlı eserinde;bir hastaya teşhis konulurken,onun saçının ve teninin rengine,gözlerine,kulak yapısına ve hatta idrarındaki renk farklılıklarına bakarak,olabilecek hastalıklardan haber vermiştir.

Yine tıbbın otoritesi İbni Sina ,”Tıbbın Esasları ” eserinde;mavi rengin teskin edici olup kan dolaşımını yavaşlattığını,kırmızı rengin ise cinsellik ve üremeyi arttırıp dolaşımı hızlandırdığını belirtmiştir.

Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalar da göstermiştir ki;renkler merkezi sinir sistemine,olumlu ya da olumsuz duygu uyandıran enerji yaymaktadırlar.

Renklerin İnsan Psikolojisine Etkisi:
Giysilerimizde yeşili kullanmamız,örf ve adetlere bağlılığımızı gösteriyor
KIRMIZI: Heyecanı ve hareketi sevenler bu rengi seçerler.İnsanın kendisini daha enerjik ve harekete hazır hissetmesini sağlayacağı gibi bu rengin etki alanında yaş faktörü çok önemlidir.

TURUNCU: Ağırlıklı olarak tercihi turuncu olanlar cesur ve maceracı kişilik özelliklerine sahip insanlardır.Diyalog ve mizah yeteneğini attırıcı özelliğiyle,aynı zamanda gülmeyi ve güldürmeyi sevenlerin rengidir.Kırmızı kadar olmasa da enerji ve heyecan veren bir renktir.

SARI: Güneşin rengi olmasından insanlara pozitif duygu aşılayan sarı,entelektüel kişiliğe sahip olanların rengidir.Yönetmeye ve hükmetmeye olan ilginin göstergesidir.Zihin açıcı etkisiyle dikkati arttırır.

YEŞİL  oğanın rengi olan yeşil,huzuru temsil eder.Buradan hareketle denge ve uyum sembolüdür.Giysilerde tercih edilen bu renk,örf ve adetlere bağlılığı gösterdiği gibi sezgilerin güçlülüğünün de bir göstergesidir.

TURKUAZ  üşüncelerinde saf ve açık olanların rengidir. Giysilerinde bu rengi tercih edenler,dikkatleri üzerlerinde toplayarak,bedenlerinin genç ve dinamik kalmasına da katkı sağlamış olurlar.

LACİVERT  üzenin ve ruhsallığın ifadesidir.Bu rengin insanları;huzur,barış ve sadelikten hoşlanırlar.Sadakat,erdem ve başarının rengidir.Özellikle öğrenciler giysilerinde ve yaşadıkları mekanlarda bu renge ağırlık vermeliler.Lacivert,araştırıcı ve başarılı insanların rengidir.

MOR :Kendine güven ve özgürlük duygularını harekete geçirir.Yaratıcı ve ruhsal özellikler taşıdığından ilahidir ve sanatın rengidir.

SİYAH:Işığı reddeden bu renk,ölüm ve kederi sembolize edip ışık enerjisinin vücuda girmesini engeller.

BEYAZ: Temizliğin,sağlığın ve masumiyetin ifadesidir. Tarafsızlığın rengidir.

KAHVERENGİ:Toprağın rengi olan kahverengi,kırmızı ve siyah renklerden elde edildiği için her iki rengin de özelliğini taşır. Giysilerde bu rengi kullanmak;bir yere bağlı olma ve geleceğe yönelik sağlıklı ilişkiler kurma isteğini gösterir.Düzen duygusunu ve serbest duyguları harekete geçirerek,pozitif etkisi ile de insanlar geçekçi bir kişilik geliştirebilirler.

Renklerin,ruhumuza vereceği pozitif enerjinin eşliğinde huzurlu,bilinçli ve mutlu bir yaşam dileğiyle