İnsanoğlu, yaratılışından günümüze kadar bazı önemli ihtiyaçlarını
taşlardan yararlanmak suretiyle gidermiştir. İnsan hayatının her
safhasında yerini almış bazı taşlar güzellikleri az bulunur, sert ve
dayanıklı olmaları nedeniyle, ayrı bir önem kazanmış ve bunlar yarı
kıymetli süs taşı olarak addedilmiştir. Bu yarı kıymetli taşlardan
çeşitli eşyalar ve takılar yapılmış, hatta gizemli güçleri olduğuna
inanılmış, dertlerine deva olacağı inancıyla kullanılmıştır.
Medeniyetin beşiği olan Anadolu’muzda da, kıymetli ve yarı kıymetli
taş işlemeciliğinin çok eski tarihlere dayandığı bilinmektedir. O
tarihlerdeki imkansızlıklara rağmen, bugün dahi bilinmeyen akik boyama,
sert taşları delme, yontma, yiv çekme ve sedef kakma işlerinin
yapıldığı, ortaya çıkan eserlerden anlaşılmaktadır. Ne yazık ki, bu
sanat dalının ülkemiz zaman içinde unutulduğu açık bir gerçektir.
Halbuki, bazı yörelerimizde yapılan araştırmalarda ülkemiz yarı
kıymetli taş potansiyelinin küçümsenemeyecek rezervde olduğu
görülmektedir. Bunların başında, dünya literütürüne girmiş Kütahya Simav
ateş opali, Yunan Mitolojisinde mistik yeri olan ve Balıkesir-Bursa
yöresinde bulunan ametist, halk arasında döven taşı olarak bilinen ve
Eskişehir Sarıcakaya yöresinde bulunan kalsedon, Ankara Çubuk ve Kütahya
yöresinde bulunan agat ve aynı yörede opalin çeşitli türleri diğer
bölgelerimizde de beril, akvamarin, gronat, turmalin, kantaşı, kuvars
kristalleri gibi birçok çeşit taş bulunmaktadır.
Bu yarı kıymetli taşlar, önemini ve değerini yeterince
kavrayamadığımız için, uzun yıllar boyu bazı simsarlarca değersiz taş
numunesi bahanesiyle veya çok düşük fiyatlarla kaçak yollardan yurt
dışına çıkarılmış ve oralarda yüksek fiyatlarla alıcı bulunmuştur. Bu
taşları yurdumuzda işleyip, mücevher ve takı haline getirerek
pazarladığımızda ülke ekonomisine katkısının çok daha fazla olacağı
açıktır.
Bütün bunlara rağmen, son yıllarda yarı kıymetli taş işlemeciliği
konusunda sevindirici ve gelecek için umut verici çalışmalar yapılmaya
başlanmıştır. Çeşitli yüksek okullarda taşçılık ve kuyumculuk bölümleri
açılmış, sınırlı da olsa özel atölyeler bu alanda faaliyet göstermeye
başlamıştır. En önemlisi de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bilhassa
yöresinde yarı kıymetli taş rezervi bulunan kırsal kesimdeki
çocuklarımıza yeni ve alternatif bir meslek dalı açılması için, ilk
olarak Bilecik El sanatları Eğitim Merkezinde, daha sonra diğer Eğitim
Merkezlerinde yarı kıymetli taş işlemeciliği bölümü açmak suretiyle
Ülkemizde bu sanat dalının yaygınlaşması adına olumlu katkılar
yapmıştır.
Yarı kıymetli taşlardan agat, obsidiyen, kuvars, opal, kalsedon,
ametist, akuamarin, gronat, turmalin, kantaşı kristalleri gibi sert
taşların işlenmesi, işlenen taşların daha çok gümüş malzemeyle beraber
mamul takı haline getirilmesi ve bununla ilgili işleme teknikleri şu
şekilde yapılmaktadır.
Kesme işlemi
Yarı kıymetli taşlar, 6-8 sertliğinde olup, kesme bu sertliğe uygun,
yüksek elmas konsantreli bıçak takılmış makinelerde yapılmaktadır.
Tabiatta çok değişik şekillerde (Daha çok yumru şeklinde) bulunan
taşlar, elde tutularak kesilebildiği gibi, düzgün bir kalıp içinde
betonla beraber dondurulup, kesme makinesinin mengene aparatına bağlamak
suretiyle, otomatik olarak da kesilmektedir.
Şekil Verme
Şekil verme işlemi, yine elmas emdirilmiş taşlama diskleriyle
yapılmaktadır. Elmas konsantresi yüksek olan bu diskler, elmas tane
iriliği bakımından, kalın kumludan başlayarak, ince kumluya kadar
çeşitlidir. Taşa bu disklerde yontulmak suretiyle şekil verilir. Önce
kalın kumlu diskten, inceye doğru sırasıyla geçmek suretiyle, hem şekil
verilir, hem de yüzeyin temizlenmesi sağlanır.
Traşlama
Şekil verilen taş yere paralel olarak çalışan çelik diskli düzeltme
makinesinde, kalın kumdan başlayarak, ince kum toz zımparaya kadar
hepsinden ayrı ayrı geçirilip, taşın bütün yüzeyinin traşlanması
sağlanır.
Cilalama
Traşlama işleminden sonra, yün keçe bağlanmış cilalama makinesinde
çeşitli metal oksitler (Krom oksit, alüminyum oksit vs.) kullanılarak,
taşın güzelliğinin ve berraklığının en açık şekilde ortaya çıkması
sağlanır.
Bütün bu işlemlerden sonra mamul hale gelen taşlar, çeşitli modeller
verilen gümüş çerçeve içine veya delerek değişik gümüş parçalarla
birleştirilerek kolye, küpe, yüzük gibi takılar haline getirilip,
alıcıların beğenisine sunulur.
Yapılan bu işlemlerin yanında, gayrı muntazam ufalanmış taş
parçalarını işlemek ve mamul hale getirmek amacıyla, tambur makinesi
kullanılmaktadır. Silindir biçimindeki plastik kaba konulan taş
parçaları, zımpara tozu yardımıyla, yüzeylerinin düzgün şekilde işlenir.
Daha sonra, cilalanan taşlar delinerek montaj yapılır ve mamul hale
getirilir.
Tabiatta bulunan yarı kıymetli taşların en önemli özelliği, renk ve
desenlerinin doğal olmasıdır. Biri diğerine tam olarak asla benzemez. Bu
durum, taşları kişiye özel hale getirdiği için, değerini ve özelliğini
arttırmaktadır. Yukarıda kısaca anlatılmaya çalışılan işleme
basamaklarının amacı, taşların doğal güzelliğini ortaya çıkarmak ve
insanların beğenisine sunmaktır.
Ülkemizde var olan taş rezervlerini değerlendirmek için, bilhassa
kırsal kesimde yaşayan, çevresinde taş rezervi olan insanlarımızın,
çocuklarını taş işleme konusunda eğitim hizmeti veren Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımıza bağlı El sanatları Eğitim Merkezi Müdürlüklerine
göndermeleri, buralardan mezun olan öğrencilerimizin maddi imkanlarını
birleştirip atölye kurmaları, hem kendileri hem de ülke ekonomisi için
faydalı olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder